Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof.Dr.Ali Fuat Kalyoncu
f.kalyoncu@fikir.news
Veliaht Vahdettin Efendi ile Atatürk’ün Almanya seyahati
  • 0
  • 3330
  • 16 Ekim 2020 Cuma
  • +
  • -

 

Birinci Dünya Savaşının üçüncü yılı idi. Harbin gidişatı hiç de Almanlar ve Osmanlıların lehine gitmiyordu. Osmanlı Padişahı Sultan Reşad yaşlı ve hasta biriydi, bazen televizyonlarda gösterilen filmlerinden hatırlayacaksınız eğrilmiş dizleriyle zor yürüyordu. Süveyş Kanalı’nın İngiliz kontrolüne girmesinden sonra Hindistan’a ulaşmak için Berlin-Bağdat mihverine büyük önem veren Alman İmparatoru II. Wilhelm, 1889 ve 1898 yıllarında lobi için iki kez İstanbul’a gelmiş, Padişah II.Abdühamid’i ziyaret etmişti. 1917 yılı Ekim ayında, İmparator üçüncü kez İstanbul’a gelir ve Padişahı bu sefer de Alman Genel Karargâhına ziyarete davet eder. Artık, bu davetin kabulü ve iade-i ziyaretin kaçınılmaz hale geldiğini düşünen Osmanlı Hükümeti, Padişah Sultan Reşat seyahat edecek durumda olmadığından, Veliaht Vahdettin Efendi‘nin Almanya’ya gönderilmesine karar verir. Yıldırım Ordular Grubu emrinde 7’nci Ordu Komutanı iken Filistin cephesinde Komutanı Mareşal Falkenhayn ile anlaşamadığından istifa ederek İstanbul’a gelen ve Başkomutanlık emrinde bulunan Mustafa Kemal Paşa‘nın bu seyahatte Veliaht’a eşlik etmesi düşünülerek, kabul edip etmeyeceği kendisine sorulur. Bu seyahati kendi açısından ilginç gören Mustafa Kemal Paşa, heyete askeri danışman olarak katılmayı kabul eder. Çok iyi Almanca bilen ve Atatürk’ün Harp Okulu’nda öğretmeni olan Naci Paşa (o tarihte rütbesi albaydı) da Veliaht ile beraber gidecek ve ona tercümanlık yapacaktır. Seyahate çıkmadan önce Mustafa Kemal Paşa’ya Veliaht’ı ziyaret etmesi ve tanışması tavsiye edilir. Bir gün Naci Paşa ile birlikte Vahdettin’i ziyarete giderler. Atatürk, 1926 yılında yayınlanan anılarında bu ziyaretinde Vahdettin’i biraz garip bir ki olarak gördüğünü anlatır.

 

Yolculuk

Ekip 15 Aralık 1917 Perşembe günü İstanbul’un Avrupa’ya açılan penceresi Sirkeci Tren Ganda buluşur. Paşa önceden Veliaht’a savaşta oldukları için askeri bir üniforma giymesini tavsiye etmiştir. Ancak Veliaht sivil bir giysi ile gara gelince Mustafa Kemal Paşa, Vahdettin’in teşrifatçısı İhsan beye bunun nedenini sorar. İhsan bey nedenini şöyle açıklar; Veliahta önce Ferik (Korgeneral) rütbesi verilmiş, sonra bu rütbe mirliva (Tuğgeneral-Tümgeneral) düzeyine indirilmiştir. Saraydaki bu muameleye içerleyen Veliaht da “ben bu rütbeye tenezzül etmem” diyerek sivil giyinmeyi tercih etmiştir. O esnada Mustafa Kemal Paşa’nın rütbesi de mirlivadır. Belli ki saray içinde de belki sorunlar yaşanmaktadır.

Yolculuk başladığında, tren daha Trakya’da giderken Vahdettin, Paşayı yanına çağırır. Atatürk daha sonra anılarında olayı şöyle anlatır; ilk karşılaşmalarında davranışlarını garip bulduğu Veliaht Efendi artık daha sıcaktır. Ekibinde kimlerin olduğunu birkaç dakika önce öğrendiğini söyler. Halbuki yolculuk öncesi kendisini ziyaret ederek beraber gideceklerini konuşmuşlardır. Veliaht Çanakkale Arıburnu ve Anafartalar’daki başarılarını överek, kendisiyle seyahat etmekten duyduğu memnuniyeti ifade eder. Paşa da gelecek padişah tarafından gördüğü bu muameleden memnun olmuştur. Yol boyu vakitleri boldur, uzun uzun sohbetler ederler. Her iki taraf da birbirlerine ısınır.

Nihayet Alman Genel Karargahının bulunduğu küçük bir kasabaya gelirler. İmparator misafirlerini giriş kapısında karşılar. Alman protokolü gezi boyu aksamayacaktır. Dönemin bütün ünlü komutanları; Hindenburg, Ludendorf vd. , herkes oradadır. Veliaht, ekibini İmparator’a tanıtırken, sıra Mustafa Kemal Paşa’ya geldiğinde, İmparator hemen 16.Kolordu, Anafartalar diyerek onu tanıdığını belli eder. Mustafa Kemal Paşa doğrusu bu ilgiden biraz mahcup olur. Şimdi otel olarak kullanılan bu eski Genel Karargah binasında bugün Atatürk adına düzenlenen özel bir salon bulunmaktadır.

Ertesi gün Türk Ekibi General Hindenburg ve Ludendorf’u ziyaret ederler. Sohbet genelde suya sabuna dokunmayan konular üzerinedir. Mustafa Kemal Paşa belki biraz da nezaket dışına çıkarak, harbin neticesi konusunda Ludendorf ’un görüşünü sorar. Doğrusu general pek de tatmin edici bir yanıt veremez. Belli ki bu ziyaret, gerçek bir bilgilendirmeden ziyade, müttefiklerin gönlünü almak üzerine planlanmıştır.

Bir sonraki gün İmparator Türk Ekibini otellerinde ziyarete gelir. O sırada Mustafa Kemal Paşa Veliaht’a ülkelerinin geleceğinin Alman zaferine bağlanmasının mantıksızlığını anlatmaya çalışmaktadır. Veliaht Vahdettin Efendi, sohbetlerinde İmparator’dan harp konusunda biraz daha ayrıntılı bilgi ve detay ister. İmparator bu sorudan pek memnun olmaz. Ben Almanya İmparatoru olarak size geleceği anlatıyorum, ben böyle dedikten sonra benden daha başka ne istiyorsunuz ki der. Akşam yemekte sohbetlerine devam ederler. Türk ekibini cephede gezdirme programı da yapılmıştır, ondan konuşurlar.

Sonraki gün bir karargaha gidilir. Alman komutan gayet güzel hazırlanmış haritalarda durumlarını parlak sözlerle anlatmaktadır. Vahdettin Efendi yavaşça Kemal Paşa’ya ne dersin diye sorar. Paşa da durumu yerinde yani arazide görmek istediğinizi söyleyin, der. Bunun üzerine hemen cepheye bir gezi ayarlanır. Tabii önceden hazırlanan bir gösteri gibidir gezi. Vahdettin Efendi hazırlanan programa uyarken, Paşa gruptan ayrılıp kendi başına gezmek ister. Ne yazık ki kendisinin gördükleri ile Veliaht’a gösterilenler çok farklıdır. Paşa, bu gördüklerini sonra Veliaht ile paylaşır.

Bir diğer gün Krupp silah fabrikasını gezerler, fabrika sahibi onları şatosunda ağırlar. Oradan Berlin’e on gün kalacakları Adlon Otel’e geçerler. Veliaht Vahdettin Efendi orada gezi izlenimlerini paylaşmak için basın toplantıları düzenler. Bu toplantıdaki konuşmaları, gezi boyunca Paşa’nın kendisine dikte ettiği türde beyanatlardır. Bu toplantı sonrasında Kemal Paşa Veliaht’a aynen Almanya’daki prensler gibi İstanbul’a döndükten sonra bir ordu kumandanlığı istemesini önerir (önerisi boğazları koruyan 5.Ordu’dur). Veliaht bunu düşüneceğini söyler. Günler bu şekilde hızlıca geçmektedir. Bu arada 1918 yılbaşını orada kutlarlar, üç haftalık gezi bitmek üzeredir, 4 Ocak’ta geri döneceklerdir. Tarih hep önemlidir. Aradan 85 yıl geçtikten sonra 2002 yılında Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder ile Türkiye’nin Avrupa Birliği yolundaki lobi yemekleri tarihine atfen burada yenecektir.

Sonrası

1918 senesi Alman ve Osmanlı Devleti için hiç de iyi geçmeyecek ve neticede harbi kaybedeceklerdir. Aynı yıl başlayıp birkaç yıl tüm dünyayı tehdit edecek başka bir tehdit daha belirmiştir; İspanyol gribi. Bazı askeri araştırmacılar, ilk dünya harbini aslında bu hastalığın bitirdiğini yazacaklardır. Örneğin harbe sonradan katılan Amerikan ordusunda, İspanyol gribi, savaştan daha çok kayba neden olur. Grip 1918 ilkbaharında İstanbul’a ulaşacaktır.

Sonuçta daha sonra padişah olacak Vahdettin, bir yıl sonra 9.Ordu müfettişliğine atayacağı Mustafa Kemal Paşa’yı bu gezide yakından tanımıştır. Mustafa Kemal Paşa ile Vahdettin en son 16 Mayıs 1919 Cuma günü buluşmuştur. Burada Vahdettin’in bilmeyerek söylediği bir kehanetten bahsetmek yerinde olacaktır. Padişahın elini bir tarih kitabına koyarak; Paşa, paşa şimdiye kadar devlete biok hizmetler ettin. Bunların hepsi bu kitaba girmiştir. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurtarabilirsin! dediğini Atatürk kendi anılarında nakletmiştir (Yılmaz Altuğ, İnkılap Tarihi 1919-1938 8’inci baskı). Bazı yazarlar, Vahdettin’in Mustafa Kemal Paşa’ya bu buluşmada 1000 altın verdiğini yazarlar. 1000 altın aşağı yukarı yarım çuval edeceğine göre bunu verme ve almanın imkansızlığı ortadadır.

Ancak siyasi olarak farklı ve yetersiz biri olan Padişah, İstanbul’un işgalinde İngilizlerin her dediğini yapan biri olacaktır. Anadolu’da bağımsızlık mücadelesi başlatan Kuvayı Milliye’ye terörist diyerek buna karşı Kuvayı Seyyare’yi kuracak, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere bütün önde gelen Millici komutanlara idam cezası verilmesinde önayak olacak ve imzalayacaktır. Ancak düşmanla her türlü işbirliği yapmasına rağmen, savaşın kaybedeni olarak 17 Kasım 1922 sabahı, küçük oğlu Mehmed Ertuğrul ve haremiyle birlikte Dolmabahçe Sara‘ndan bir kayığa binerek Boğaziçi’nde demirleyen HMS Malaya adlı İngiliz zırhlısı ile Malta‘ya gitmek üzere ülkesini terk edecek yani kaçacaktır.

Vahdettin 16 Mayıs 1926’da San Remo‘da sürgünde vefat etmiştir. Otopsisi yapılan ilk padişahtır. Bir akciğerinin muhtemelen geçirdiği tüberküloz ile tahrip olduğu rapor edilmiştir.

 

Prof. Ali Fuat KALYONCU

Visits: 2405

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın: