Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Türkler olmasa, Opera Avrupa’da gelişebilir miydi?

Türkler olmasa, Opera Avrupa’da gelişebilir miydi?

 

Opera tarihi incelendiğinde Türkleri konu alan ya da konusu Osmanlı’da geçen 200’den çok operanın olduğu görülecektir. Bunların çoğu padişahlarla ilgilidir. Yirmi civarında operaya konu olan en ilgi çekici padişah; Kanuni Sultan Süleyman’dır. Kanuni’yi 15 opera ile Yılrım Beyazıt (Timur’la olan savaşından dolayı), on opera ile Fatih Sultan Mehmet ve sonra da Sultan İbrahim, II.Ahmet, ve II.Osman izlemektedir. Bir dönem Akdeniz’i Türk gölü haline getiren Barbaros Hayreddin Paşa da iki operada konu edilmiştir. Klasik olarak Türkleri konu alan ilk Avrupa operası 1686 tarihinde sergilenen Kara Mustafa’dır. II.Viyana kuşatması ile özdeşleşen Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın

1683’deki idam edilmesi ile biten hazin yaşamı anlatılır. Opera Avrupa’da ilk kez 1594 yılında Floransa’da sahnelenmiştir. Zamanla Osmanlı’ya duyulan ilgi bir Türk Operaları Akımı’nın doğmasına neden olmuş ve bu ilgi 18.yüzyıl boyunca sürmüş, sonraları azalmıştır. Operaların çoğu İstanbul ve Padişahın yaşadığı sarayda geçerken, 7-8 adedinde konu İzmir’de geçer. Operadaki Türk karakterleri genelde olumlu kişiler olup cesur, iyi yürekli, duygusal ve düzgün kişilerdir. Ancak Avrupa ile olan din ve kültür farklılıkları nedeniyle hep sorunlar yaşanır. Temelde Türklere karşı bir çekingenlik, korku ve hayranlık karışımı duygulu sahneler boldur. Şimdi bu operaların bazılarını hatırlayalım.

 

Tamerlano (Timurlenk)

Metin yazarı Nicolo Haym, bestecisi Georg Friedrich Handel’dir. İlk kez 1724 yılında Londra’da sahnelenmiştir. Konu Ankara Savaşı sonrası yaşananlardır. Timurlenk esir aldığı Bayezid’in kızı Asteria’ya aşık olur. Ama ülkesini ve ailesini yenen ve esir alan bu adamdan Asteria nefret etmektedir. Zavallı ortada kalan baba Bayezid, Timur’un acımasızlığı karşısında oyunun sonunda intihar eder. 1732 yılında aynı konu Egidio Romualdo Duni tarafından ikinci kez bestelenerek İtalya’da da sahnelenmiştir. Demek ki bu konu ilgi çekici gelmiştir ki Antonio Vivaldi aynı operayı yeniden besteleyerek 1735 yılında Bajazet (Bayezid) adıyla tekrar sergiler. Kuvvetle muhtemel Tamerlano kelimesinde bir benzetme de vardır. İtalyanca Camerlengo, yeni Papa seçilene kadar geçici olarak Papa’nın yetkilerine sahip olan kişidir. Yani bir tür boş tahtın temsilcisidir. Yazar Haym, Tamerlano yani Timurlenk’i, aynı bir Camerlengo’ya benzetmiştir. Bugün geriye bakıldığında Haym pek de haksız değilmiş diye düşünüyorum.

1402 yılındaki Ankara Savaşı sonrası Timur’a esir düşen Bayezid böyle bir hayata fazla dayanamaz. Yaklaşık 8 aylık bir esaretten sonra 8 Mart 1403’te vefat eder. Kitaplar ve internet Timur’un hem Yıldırım Bayezid’a hem de eşi Despina Hatun’a yapılıp yapılmadığı tam da bilinemeyen kötü muamele öyküleri ile doludur. Yıldırım’ın bir kafese konduğu, öldürüldüğü, zehirlendiği, yüzüğündeki zehiri içerek intihar ettiği veya eceliyle öldüğü konusunda bir sürü rivayet vardır, bunların hangisinin doğru olduğunu tarihçilere bırakalım. Yıldırım Bayezid’in karısı Despina Hatun, Sırp Kralı Stefan Lazareviç’in kızkardeşi olup, savaş meydanında esir alınmamış, iki kızıyla birlikte saklandığı Yenişehir’deki bir evde yakalanarak Timur’a götürülmüştür. Tamerlano, bu hikaye üzerine yazılmıştır.

 

Le Cadi Dupe (Aldatılmış Kadı)

İstanbul’da geçen konu, güzel bir kızla evleneceğini zanneden ancak şakacı arkadaşları tarafından çirkin bir kadınla evlendirilen bir Kadı’nın komik hikayesidir. İlk kez 1760 yılında Pierre Alexandre Monsigny ve 1761 yılında ise Christoph Willibald Gluck tarafından ikinci kez bestelenmiştir. O dönemde izleyici bulan operalar tekrar tekrar bestelenmektedir.

Saraydan Kız Kaçırma

Mozart Operaları

İlki metini Andreas Schachatner tarafından yazılan Zaide operası olup, 1780 yılında ilk gösterimi yapılır. Konusu saraydaki bir kölenin cariye Zaide’ye aşık olup, birisinin yardımıyla kaçıp mutlu olmalarıdır. En ünlü operası Die Entführung Aus Dem Serail (Saraydan kız kaçırma) Christoph Freidrich Bretzner tarafından yazılmış ve İmparator II.Joseph’in isteğiyle Mozart tarafından bestelenmiştir. Dünyanın hemen her yerinde sergilenen ve çok beğenilen bir eserdir. Türklere esir düşen güzel kız Konstanze, hizmetçisi ve uşağı ile Selim Paşa’nın konağına satılır. Onu kurtarmak için İstanbul’a gelen nişanlısı Belmont, Konstanze’ı kaçırmaya çalışırken yakalanır. Kıza aşık Selim Paşa olanları anlayışla karşılayarak onları serbest bırakır. Mozart’ın üçüncü operası olan Loca del Cairo (Kahire kazı) yarım kalmış ve ikinci perdesi yazılamamıştır. Burada da gene sevgilisini kurtarmaya çalışan ve bu uğurda aynı Truva atı gibi bir kaz maketi içine saklanan bir gencin öyküsü anlatılmaktadır.

 

Rossini operaları

Besteci Gioacchino Rossini’nin de Türkler üzerine üç adet operası vardır. Bunlar sırasıyla L’italiana in Algeri (Cezayir’de bir İtalyan kız, 1813), Il Turco İtalia (İtalya’da bir Türk, 1814) ve Maometto II (İkinci Mehmet yani Fatih Sultan Mehmet, 1820)’dir. Eserde, Fatih’in 1459 yılında Korent’i kuşattığında, Kral Kleomene’nin kızı Pamira ile birbirlerine olan aşk hikayesi anlatılır. Ancak tercihini ülkesinden yana kullanan güzel prenses savaşta ölür. İtalya’da bir Türk operası ise enteresan bir hikaye’ye sahiptir. Yazıldıktan sonra yaklaşık 100 sene Londra’da sansüre takılmış ve ancak ilk kez 1914’de Milano’da sergilenebilmiştir. En son 1950 yılında dünyaca meşhur Yunan soprano Maria Callas tarafından (başrolünü kendisi oynayarak) sergilenmiştir.

Maometto II

 

Diğerleri

1846 yılında Giuseppe Verdi’nin bestelediği Attila, 1872 yılında Georges Bizet’in Djamileh (Cemile), 1890 yılında Aleksandr Borodin’in Prens İgor, 1898’de Alfred Wathall’ın İstanbul güzelleri, 1920 yılında Paul Graener’in Şirin ve Gertrude, 1935 yılında John Lawrence Seymour’un Paşanın Bahçesinde ve 1957’de Çek besteci Jan Cikker’in Prens Bayezid operası öne çıkan eserler olarak yazılabilir. Son opera ilk kez Prag’da sergilenmiştir.

Türk ögesi operanın Avrupa’da halka sevdirilmesinde büyük bir rol oynamıştır. Yazıda kısaca özetlemeye çalıştığım ama aslında çok geniş sayıda olan bu operalar dizisi hala dünyanın çeşitli ülkelerinde zaman zaman gösterime çıkmaktadır. Bu kültür birikimi ülkemizde özellikle Cumhuriyet döneminde halka yayılmış ve bugün dünyaca ünlü bir çok müzisyen ve orkestra şefimiz yetişmiştir. Yani önce Türklerin de gelişimine katkıda bulunduğu klasik çoksesli Avrupa müziği, sonra yaklaşık 300 yıldır ülkemize de gelmiş ve burada da gelişmiş, yerleşmiştir.

 

Prof.Dr.Ali Fuat KALYONCU

Visits: 53

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Opera

BİRDE BUNLARA BAKIN