Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof.Dr.Ali Fuat Kalyoncu
f.kalyoncu@fikir.news
Tenten’in Kırık Kulak macerasındaki Basil Bazarof aslında Muğla’lı idi
  • 0
  • 970
  • 23 Haziran 2021 Çarşamba
  • +
  • -

 

Osmanlı Devleti nüfus kayıtlarına göre Basileios Zaharyas (Rusça Vasil Zacharias, 1913’te vatandaşlığına geçtiği Fransa’da Basil Zaharoff ve 1918’de şövalyelik unvanı aldığı Büyük Britanya’da Sir Basil Zaharoff) 1849 yılında Muğla’da doğmuş Rum asıllı bir vatandaşımızdır. Çok maceralı bir hayat yaşayan Basil Zaharoff, 1936’da 87 yaşında Monte Carlo’da uluslararası silah ticareti ve finans yoluyla elde ettiği dev bir servetin sahibi olarak ölmüştür.

Kimdir Basil Zaharoff

Zaharoff ailesi İstanbul kökenli olup, 1821 yılındaki Yunan ayaklanması esnasında bir süre iltica ettikleri Rusya’da, etrafa uyum sağlamak için isimlerinin sonuna -of ekini alırlar. 1840’larda tekrar Osmanlı İmparatorluğu’na dönerek önce geçici olarak Muğla’ya yerleşirler ve Basil burada doğar. 1855’de ailece tekrar İstanbul’a dönüp, Tatavla (bugünkü Kurtuluş) semtinin dargelirli Rumları içinde yaşamışlardır. Baba Zaharoffun mezarı İstanbul-Büyükada’daki Fener Rum Patrikhanesi’ne ait mezarlıktadır. Küçük Basil, çalışma hayatına, İstanbul’a gelmiş turistlere rehberlik yaparak başlamış olup rehberliğini özellikle Galata’daki genelevler ile bağlantılı olarak yürüttüğü bilinmektedir. Bir İngiliz misyoner okuluna gider ve bu sayede İngilizce ve Fransızca öğrenir. Ardından itfaiyecilik ve döviz bürosu işletmeciliği yapmıştır.

Galata’da Bir handa kaşmir kumaş toptancılığı yapan dayısı Sevastopulos, yeğeninin orda burada çalışmasından memnun değildir, onu yanına alır. Zaharoff zamanla başarılı olup, dayısıyla ortak olur. Galata Borsası’nda oynarlar. Ama dayısıyla sık sık uyuşmazlıklar yaşamaktadır. Zaharoff, dayısının bir iş için Odesa’ya gitmesini fırsat bilerek kasadan kendi payı olduğunu düşündüğü 8000 lirayı alıp Londra’ya kaçar. Dayısı yeğeninin peşini bırakmaz, İstanbul ve Londra’da dava açar. Ticari ortaklığını ispat eden Zaharoff, 100 pound karşılığında beraat eder. Oradan Kıbrıs ve Atina’ya geçer. Bu yıllarda 27 yaşında iken, İngiliz Emily Ann ile hayatını birleştirir. Bu evliliği uzun sürmeyecektir.

Atina’da kendisi gibi İstanbul kökenli banker, diplomat ve siyasetçi Stefanos Skuludis (ki bu kişi 1915-1916 yıllarında Yunan başbakanı olacaktır) ve Büyük Britanya oteli sahibi Efstathios Lampas gibi çevresi geniş kişilerle tanışır, dost olur. Skuludis’in bir arkadaşı, o dönemin ünlü silah firması Nordenfelt’in Atina’daki Doğu İşleri Acenteliği’nden ayrılmak üzeredir. Şirketin sahibi Thorsten Nordenfelt aslen İsveçli bir mucit olup, İngiltere’de dönemin bu ünlü silah şirketini yaratmıştır. Basil Zaharof, doğru zamanda doğru yerde olarak Skuludis’in tavsiyesiyle 1877’de bu işi devralır ve silah ticaretine adımını atar. Bu dönem bizim 93 Harbi’ne denk geldiğinden, Zaharoff hem bu savaş esnasında, hem de sonrasında Osmanlı Devleti, Balkanlar ve Rusya’yı kapsayan çok karlı silah satışları yapacaktır. Sadece legal yollarla satış yapmıyor mesela Balkanlar’da Osmanlı’ya karşı ayaklanan ayrılıkçı milliyetçi gruplara da gizlice silah satıyordu. Nordenfelt top üretiminde bir numara idi. Tatavla’daki esnaflık eğitimi yaşam boyu işine yarayacaktır.

Amerikalı papaz George W. Garrett tarafından tasarlanan ve ABD Deniz Kuvvetleri’nin güvensiz olduğu gerekçesiyle almayı reddettiği ve diğer büyük devletlerin teknolojisinin gelişmesini beklemeyi tercih ettiği ilk denizaltı modellerinden olan Nordenfeldt I’den prestij arayışı içinde olan Yunan Deniz Kuvvetleri’ne bir adet satmayı başarır. Bu bölgesel rekabet için çok önemlidir. Bu satış sonrası, Osmanlı yetkililerini yeni Yunan denizaltısının arzettiği tehdit konusunda ikna ederek, Osmanlı Donanması’na da iki adet satmıştır. Hemen ardından, Rus donanmasını bu yeni Türk denizaltısının müstakbel tehdidi konusunda ikna ederek, Rus Deniz Kuvvetleri’ne de yedi adet daha satar. Halbuki bu denizaltılar hiçbir savaşta rol oynamayacak, denizaltılardan biri Osmanlı donanmasının ilk tatbikatı esnasında dengesini kaybederek batacaktır. Günümüzde Türkiye ve Yunanistan hala aynı rekabet duyguları ile sürekli silah almaktadır, geçmişten tek fark; değişen satıcılardır.

Zaharoff, bir sonraki aşamada, Maxim marka dakikada 600 mermi atan otomatik makinalı tüfek işinde, Nordenfeldt’in acenteliğinden, ortaklığına yükselir. Öncelikle Amerikalı bir mühendis ve boksör olan Hiram Maxim’in makinalı tüfek modelini tanıtmak için yaptığı Avrupa turunu gizliden sabote ederek, başarısızlıkla sonuçlanmasını sağlar. Maxim böylece, Nordenfeldt ve Zaharof ile ortaklığa gitmek zorunda kalır. Zaharoff satışlardan yüksek komisyonlar alacaktır. İngilizlerin Afrika’yı sömürgeleştirmeleri için yapılan Boer Savaşı, Rus-Japon Savaşı, Balkan Savaşları vs, Zaharoff her yere silah satmaktadır. Giderek zenginleşen Zaharoff’un ismi daha sonra Japon Amiral Fuji’nin donanmasının silah ihalesinde aldığı rüşvet skandalı ile gündeme gelir. Olay, Amiral’in harakiri yapmasıyla sonuçlanır. 1890’da Nordenfeldt-Zaharoff ortaklığı biter. Zaharoff, Hiram Maxim ile ayrı bir ortaklık kurmuştur. Maxim’in şirketinin hisselerini peyderpey satın alarak, şirket sahibine eşit güçte bir hissedar haline gelir. 1897’de dönemin silah devlerinden Vickers şirketi, Maxim şirketini satın almak ister. Zaharoff satıştan elde ettiği kazancın yanı sıra, 1911’de Armstrong-Vickers şirketi yönetim kuruluna da girer. İstanbul batakhanelerinde aldığı eğitim her zaman işine yaramaktadır.

Birinci Dünya Savaşı yaklaşıyor

Birinci Dünya Savaşı arifesinde bütün devletler silahlanma yarışına girmiştir. İngiltere, Almanya ve Rusya’nın donanmalarını yeniden kurmaya ihtiyaçları vardır. Rusya içindeki ‘’yerli malı donanma’’yı savunan güçlü bir lobi sayesinde, Zaharoff, Tsaritsin şehrinde Vickers şirketinin dev bir silah üretim kompleksi inşa etmesini sağlar. Vickers bu arada rakip Almanya’da üretime devam etmektedir. Ayrıca Vickers’in Almanya’daki tesislerinden sürekli haberler sızdırarak Alman silahlanmasının Fransa açısından oluşturduğu tehdidi Fransız basınında işlemekte, Fransız basını kaynaklı haberler ise Alman parlamentosu Reichstag’da bu kez Almanya’nın daha fazla silahlanma çabası ve harcaması için yapılan oylamalara dayanak teşkil etmekteydi. Zaharoff kolay anlaşılacağı üzere bütün dünyada savaş çığırtkanlığı ve provokasyonlar yapmaktadır. Birinci Dünya Savaşı onun açısından çok karlı geçer. Çanakkale Savaşı’nda İngiliz Donanması’na ait, Osmanlı’ya saldıran birçok zırhlıyı o satmıştır. Boğazda İngiliz gemilerini batıran savunma toplarının bazılarını İzmit Tersanesi’nde üretip, Osmanlı’ya satan da yine Zaharoff’tur.

Önceden beri ağır sanayi ile bağlantıları bulunan Union Parisienne Bankası, Excelsior gazetesi ve Fransız Radyo Ajansını satın alarak, silah sanayiinin hem finansman hem de kamuoyu açısından desteklenmesini kontrol eder duruma gelir. Ancak ilişkilerini daha da geliştirebilmesi için kamuoyunda güven duyulacak bir profil çizmesi gerekmektedir. Fransız denizcileri için bir huzurevi kurarak Fransız Başbakanı (sonradan Cumhurbaşkanı olacaktır) Poincare’nin imzasıyla 1914’te Legion d’Honneur nişanını alır. Savaşın sonuna doğru, Lloyd George ve Aristide Briand ile kurduğu dostluklar yoluyla, Britanya tarafından baron unvanı verilerek isminde Sir ünvanı kullanma hakkını elde eder.

1912 yılında henüz filmler sessiz dönemini yaşarken, o günlerin büyük sanatçısı ‘’Sarah Bernhardt à belle isle” filminde oynar. İngiltere’nin köklü üniversitesi Oxford onu yaptığı bağışlar nedeniyle fahri hukuk doktoru unvanıyla onurlandırır. Oxford’a Fransız Edebiyat Kürsüsü, Sorbonne’a ise İngiliz Edebiyat Kürsüsü açtırır, destekler. Balzac Edebiyat Ödülü’nün kurucusu olur. Zaharoff silah satmak için bir yandan savaş kışkırtıcılığı yaparken, diğer yandan da yaptıkları kötülükleri örtmek için hastaneler kurar, savaşta dul kalan kadınlara yardımlarda bulunur. Atina’da salgın hastalıkla mücadele için 1919 yılında Pasteur Enstitüsü’nü kurar ve bu enstitüye büyük miktarda bağışlar yapar. Atina’daki Evangelismos Hastanesine bağışlarda bulunur ve 10 milyon drahmiyi de fakir çocukların tedavisi için kurulan bir polikliniğe bağışladı. Dönem dönem büyüdüğü Tatavla insanlarına da yardımlar yapar. Zaharoff, yaşamı boyunca 31 ülkeden 298 adet ödül almıştır. Muğla’lı Basil dünyanın en güçlü insanları arasındadır artık.

İstiklal Harbimizde Yunanistan’ın destekçisi

Zaharoff siyasetle de ilgilenmektedir. 1915 senesinde, bir yıl sonra İngiltere başbakanı olacak Lloyd George ile tanışır. Yunanistan’ın İngiltere-Fransa-Rusya-İtalya yanında savaşa girmesi için sürekli özel çaba gösterir. Yunan Kralı I. Konstantin’in Hohenzollern hanedanına mensup olması ve bizzat Alman Kayzeri II. Wilhelm’in eniştesi olması bunu imkânsız kılacak gibi görünse de, Zaharof Yunanistan’da bir haber ajansı satın alarak Almanya aleyhindeki haberlerin yayılması için elinden geleni yapar. Sonuçta birkaç ay içinde Kral Konstantin tahttan indirilerek yerine Venizelos geçer. İngiliz The Times gazetesi Basil Zaharoff’un Britanya’nın çıkarları için savaş boyunca 50 milyon sterlin harcamış bulunduğunu övgüyle yazacak, ancak silah satışlarından elde ettiği kazanç konusuna hiç girmeyecektir.

Zaharoff Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde Osmanlı aleyhinde çalışmaya başlar. Savaştan zayıflamış ve kaybetmiş olarak çıkan Osmanlı toprakları üzerinde Yunanistan’ın 100. yıldönümünün kutlanması konusunda Venizelos’u ikna edenlerden biridir Zaharoff. Yunanistan’ın Türklere karşı bu savaşı kazanması ve Megali Idea’nın gerçekleşebilmesi için 1920 yılında yarım milyon frank bağışlar Yunan devletine. Neticede kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez, Zaharoff da bu sözü gayet iyi bilir. Ama 1920 seçimlerini Kral Konstantin taraftarları kazanınca, lobi çalışmalarını Kral ve etrafındakilere yöneltir. İzmir’e çıkan Yunan ordusunun silahları Zaharoff desteklidir. Bunları sadece Yunanistan için yapıyor değildir; silah sanayiinden sonra el attığı petrol işinde hem Musul’daki Anglo-Persian petrol şirketinin, hem de Ortadoğu petrollerini taşıyan Batı Denizcilik Şirketi’nin de ortağıdır. Yunanistan’ın Anadolu’daki işgal hareketi ilerlerken, Zaharoff bu arada Türklere de silah satmaya niyetlenir. Mustafa Kemal Paşa ile iletişime geçmek ve Ankara Hükümeti’ne silah satmak için girişimde bulunmuşsa da, bu teklifi Mustafa Kemal Paşa tarafından geri çevrilir.

Ancak Mustafa Kemal Atatürk komutasında dirilen Kuvvayyı Milliye, Yunan ordusunu Büyük Taarruzla hezimete uğratınca bu planları suya düşer. Her zaman evdeki hesap çarşıya uymaz. Halbuki İnönü ve Sakarya muharebeleri, bilenler için bu sonun habercisidir. Türkler sadece Yunanlıları değil, onların arkasındaki bir sürü görünmeyen güçleri de yenmiştir. Yunan ordusu Anadolu’da mağlup olunca Yunanlılara silah veren Armstrong- Vickers şirketi 2,5 milyon frank zarar eder. Bu olaydan sonra İngiltere’de Lloyd George hükümeti düşer. İngiltere ile Mustafa Kemal Atatürk ve yeni Türkiye arasında İkinci Dünya Harbine kadar sürecek bir kan davası başlar, artık Türkiye’de çıkacak tüm iç isyanların destekçisi İngiltere’dir. İkinci Dünya Harbinde eski düşmanlar mecburen dönem dönem yakınlaşacaktır. Zaharoff, Bolşevik Devrimi sonrası Rusya pazarını da kaybedecektir.

Zaharoff, Anadolu’daki savaşın sonunda 1922 yılında toplanan Lozan Barış Konferansı esnasında ise Bulgaristan’da Türkler aleyhine çeşitli propaganda hareketlerini provoke eder. Hatta bu amaçla özel bir propaganda teşkilatı kurar. Zaharoff’un bu girişimi elbette nedensiz değildir, amacı Lozan Konferansı esnasında Türkiye ve Bulgaristan arasında ortaya çıkan yakınlaşmaya darbe vurmaktır. Konferans esnasındaki önemli bir diğer faaliyeti de Anadolu’daki bozgundan sonra travma yaşayan Yunan ordusunu yeniden canlandırmak için destekte bulunmasıdır. Lozan Antlaşmasının arka planı aslında romanlar yazılacak kadar karışıktır. Bu kaostan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkması büyük bir mucizedir. Bu yaşanan dönemler gençlerimize hala doğru dürüst öğretilmediğinden, ulusal geçmişimizin önemi yeterince anlaşılamamaktadır.

Yunanistan’ın bu hezimetinden sonra Avrupa’daki itibarı giderek azalan Basil Zaharoff dikkatini büyük gelecek vadettiğine inandığı petrole çevirir. Günümüzdeki British Petroleum (BP) şirketinin temellerini atar. Savaş uçakları endüstrisine büyük yatırım yapar. Monte Carlo Casino’sunu satın alarak, Monako ‘yu mesken edinir ve bu arada Fransa Başbakanı Clemenceau ile dostluğunu kullanarak Monako’nun özerk yapısının sağlama alınmasını sağlar.

İkinci evliliği: Marchena Düşesi Maria del Pilar

Özel yaşamında mutlu biri değildir. 22 Eylül 1924’te 75 yaşında iken hayatının aşkı, 30 yıl önce karşılaştığı ve kocasının ölümünü beklediği, Maria del Pilar ile evlenirler. Enteresan bir karşılaşmadır onlarınki, Zaharoff’un Orient Express’e karşı büyük bir ilgisi vardır, yolculuklarında her zaman 7 no’lu kompartımanı kullanmaktadır. O gün, Paris – Zürih arası tren yolculuğu sırasında eşi ile tartışan güzel kadını Bourbon Dük’ü olan eşi trende kovalamaya başlamıştır. Zaharoff koridorda sigarasını içerken bir genç kadının, ‘’Lütfen yardım edin, kocam beni öldürecek’’ diye bağırarak geldiğini görür. Kadını hemen kendi kompartımanına gizler. Olayı anlamak için koridorda beklemeye başlar. Az sonra saçı başı dağılmış, ufak tefek sinirli bir adam yanına gelir ve karısını görüp görmediğini sorar. Olumsuz cevap alınca da geldiği gibi gider. İşte Zaharoff ile Maria bu ortamda birbirlerini tanır ve aşık olurlar.

Düşes Katolik olduğu için yıllarca kocasından boşanamamış fakat iki aşık sürekli Paris, Venedik ve Cenevre’de gizlice buluşmuşlardır. İspanya Kralı’nın yeğeni olan Marchena Dükü Francisko Bourbon’un bu buluşmalardan haberi var mıydı bilinmez ama Zaharoff, bu arada 100 milyon mark karşılığında İspanyol ordusunu teçhizatlandırır. Ancak Dük vefat edip de 10 aylık yas dönemi bitince Zaharoff ve iki kızı olan güzel Düşes evlenirler. Ama bu evlilikleri uzun sürmez, Maria del Pilar nikâhtan 18 ay sonra bir infeksiyon sonucu ölecektir. Evlendiklerinde Düşes 55, kızları ise 29 ve 35 yaşlarındadır. Bir rivayete göre ünlü yazar Agatha Christie’ye, Doğu Ekspresinde Cinayet romanının ilhamını veren kişi Zaharoff’tur. Roman, trende gerçekleşen bir cinayetin hikayesini anlatmaktadır.

Anılarını önce yazmış sonra da uşağının çaldığı ve polisin geri getirdiği sırlarla dolu bu kağıtları yakmıştır (veya bir şekilde yakılmıştır!). Herhalde anıları bir çok kişi ve devlet için tehlikeli olabilecek bilgiler içeriyordu. Son yıllarını yalnızlık içinde, yaşlılıkla boğuşarak, tekerlekli sandalyede geçirir. Basil Zaharoff, Tenten’in Kırık Kulak adlı macerasında Basil Bazarof adıyla karikatürize edilerek, hiçbir vicdani tereddüdü olmayan ölüm tacirini sembolize edecek şekilde rol almıştır. Tenten 1929 yılında yayına başladığında, Zaharoff henüz hayattadır. Zaharoff 27 kasım 1936’da Paris yakınlarındaki Balincourt Şatosunda öldüğünde tüm mirası üvey kızlarına yani Maria del Pilar’ın iki kızına kalır.

Bugün kendisi tarihin en önde gelen ölüm tüccarlarından biri olarak anılmaktadır.

 

Prof.Dr.Ali Fuat KALYONCU

Visits: 45

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın: