Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof.Dr.Ali Fuat Kalyoncu
f.kalyoncu@fikir.news
Kalust Sarkis Gülbenkyan
  • 0
  • 971
  • 31 Ekim 2020 Cumartesi
  • +
  • -

 

Osmanlı çok kültürlü bir ülke idi, aynı bugünün Amerika’sı, İngiltere’si, Rusya’sı gibi. Ancak ülkelerin de bir doğal yaşamları vardır. Zaman zaman, aynı bir kelebek gibi değişim geçirmeleri gerekir. Bu değişimi geçirebilenler dünyada kendilerine her zaman yer buluyor. Bu değişimi başaramayanlar ise tarihin tozlu raflarındaki yerlerini alıyor.

Yakın zamanlardaki en büyük tarihsel kırılmanın Fransız Devrimi olduğu söylenebilir. Fransız halkı, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük (Liberté, égalité, fraternité) sloganıyla koskoca İmparatorluğunu bitirmişti. İnsanlar bu devrim sayesinde artık milliyetçiliği keşfetmiştir ve yaklaşık 150 yıl içinde dünyada İngiltere ve Japonya dışında büyük İmparatorluk kalmayacaktır (Avrupa’daki butik monarşileri bu kategoriye almıyorum). İnsanlar dağılan imparatorluklardan çeşitli ulus devletleri kuracaklar, İngiltere sömürgeleriyle birlikte uluslar topluluğuna dönüşürken, Japon İmparatorluğu ise İkinci Dünya Harbinde kaybeden tarafta olmasına rağmen ayakta kalmasını becerecektir. Çok kültürlü, çok uluslu eski usul büyük devletlerin vatandaşları, bu yeni yapılanma esnasında, ya yeni bir devletin yeni vatandaşları olarak yerlerinde kalacaklar, ya da dünyanın farklı yerlerine savrulacaklardır. Becerikli olanlar bu furyada çok zengin olurken, büyük bir çoğunluk imparatorluktan uluslaşma sürecindeki savaşlarda kaybolup gidecektir.

Amerikan bağımsızlık savaşı, Rus Devrimi, Çin Devrimi ve Anadolu’daki Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı ve devamı olan Kemalist Devrim, hep bu yeni dünya düzeni içindeki önemli kilometre taşlarıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmak için geçen yüzyılın başında kurulan İttihat ve Terakki Fırkası da Fransız Devriminin sloganlarını Hürriyet, savat, Uhuvvet ve Adalet olarak benimser ama Birinci Dünya Savaşının girdabında kaybeden taraf olmaktan kurtulamaz. Dünyaya yayılan kadroları bir çok ülkenin kurulması ve yaşamasında harç olurken, ülkemiz içinde kalan kadroları cumhuriyetin kurulmasını sağlayacaklardır.

Ailesi ve eğitimi

İşte Anadolu’dan son 150 yıllık bu süreç içinde dünyaca bilinen bir çok enteresan ve çok zengin kişiler çıkmıştır. Bunlardan biri de baba tarafından aslen Kayseri Talas’lı olan Calauste (Kalust) Sarkis Gülbenkyan’dır.

1800’lerin başında, önceden Van Gölü çevresinde geniş arazileri olan Gülbenkyan’lar Talas’a yerleşirler. Burada bir Ermeni okulu ve kilisesi yaptırırlar, 1832’de İstanbul’da Sultan II. Mahmud fermanıyla kurulan Surp Pırgiç Ermeni hastanesine yardım ederler. Sarkis ve kardeşi Serope 1850’lerde İstanbul’a göç eder. Ellerindeki ekonomik imkanları her zaman hayır işlerinde de kullanan bir ailedirler. İstanbul’da bir banka kuran, Kafkaslar ile İstanbul arasında halı ve gaz ticareti yapan aile kısa sürede çok zengin olur. Amcası İstanbul Ticaret Odası’nın kurucularından ve açılışında hazır bulunan kişilerdendir. 1890 yılında kendi adlarına inşa edecekleri Gülbenkyan Hanı’na taşınıncaya kadar yerleri, Aşir Efendi Hanı’dır. Osmanlı belgelerinde kendilerinden Tüccaran-i muteberan (İtibarlı tüccarlar) diye bahsedilmektedir. Osmanlı sarayı ile iyi ilişkileri hep vardır.Padişah II.Abdülhamid’in tahta çıktığı 1876 yılında S & S Gulbenkian şirketinin ülkenin her yanında şubeleri ve Londra ile Marsilya’da temsilcilikleri vardır.

3 yaşında

Bu ailenin 1869’da İstanbul Üsküdar’da doğan oğlu Kalust, ilköğrenimini Kadıköy’de Aramyan- Uncuyan okulunda yapmış, sonradan Saint Joseph Fransız Lisesi ‘ne geçmiştir. 14 yaşında iken Marsilya’da bir süre kalarak Fransızca’sını geliştirmiş, daha sonra İngiltere’nin ünlü KingsCollege Üniversitesinde Jeoloji Mühendisliği okumuştur. 1891’de henüz 22 yaşındayken çıktığı Kafkasya gezisinde gördüğü Bakü petrol yatakları, onu petrolün geleceğin yakıtı olacağı konusunda ikna etmiştir. O dönemde Bakü, Rus İmparatorluğunun bir parçası olup örneğin İsveçli Alfred Nobel ve kardeşleri 1873 yılında Azerbaycan’da petrol işine girerek çok zengin olmuşlardı. Nobel ailesinin işlettiği kuyular Bakü’nün en zengin ve önemli petrol yatakları idi. Günümüzde Nobel Vakfı gelirlerinin yüzde 12’sinin, bu vakfın Azerbaycan petrollerinden elde ettiği gelirlerden sağlandığı yazılmaktadır.

II.Abdülhamid’den İttihat Terakki’ye, güvenilen bir petrol uzmanı ve hariciyeci

Gülbenkyan Bakü gezisi hatıralarını kitap olarak yayınlamış, ayrıca ünlü şarkiyatçılık dergisi Revue es Deux Mondes’ye iki makale yazmıştır. Bu makalelerinin Padişah II.Abdülhamid’in ilgisini çekmesi üzerine, özellikle Padişah’a sunulmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’ndaki petrol kaynakları ve Mezopotamya’daki petrol rezervlerini ele alan bir rapor hazırlamıştır. Aslında fizik alanında Fransa’da akademik kariyer düşünürken, babası onu ticarete yönlendirir. Kalust 1892’de Kayseri kökenli Essayan ailesinin kızı Nevarte ile Londra’da evlenir. Essayanlar da Osmanlı sarayı ile yakın bağlantılı bir ailedir. 1896 yılında Sultan Abdülhamid aleyhine eylemler yapan Ermeni komitacıların İstanbul’daki Osmanlı Bankasına yaptıkları baskın, şehirdeki tüm Ermeniler için hayatı zorlaştırır. Bazı semtlerde Ermenilere ait evler yağmalanmaya başlayınca, Gülbenkyanlar yeni doğan oğulları Nubar’ı da yanlarına alarak Mısır’da İskenderiye’ye geçerler. Nasıl olsa her yerde işyerleri vardır.

Kalust, ailesini İskenderiye’ye yerleştirdikten sonra ilgisini uluslararası ticarete yoğunlaştırır. Petrol o dönemlerde sadece yakıt değil, aynı zamanda ısınma, aydınlatma ve patlayıcı TNT ham maddesi olarak sürekli gündemdedir. Gülbenkyan, Hollanda’nın sömürgesi olan Endonezya’da keşfedilmiş petrol kaynağını değerlendirmek için kurulmuş Shell şirketinin, bir İngiliz-Hollanda ortaklığı olan Royal Dutch Shell ‘de çalışarak, petrol sektörüne girmiştir. Bu şirket, ABD’de John D. Rockefeller tarafından kurulmuş zamanının diğer petrol devi Standard Oil ‘e rakip olarak ortaya çıkmıştı. Gülbenkyan, Royal Dutch Shell çerçevesinde Basra Körfezi kıyı şeridindeki petrol yataklarının işletilebilmesi için (özellikle Osmanlı İmparatorluğu ve İran) gerekli girişimleri yürütmekle sorumlu kişiydi.

Ailesinin Yıldız Sarayı ile iyi ilişkileri sayesinde Kalust Gülbenkyan’ı 1898 yılında Osmanlı Devleti Dış İşleri Bakanlığında elçilik görevlisi olarak görüyoruz. Demek devlet memuru olmak, her zaman tercih edilen prestijli bir meslek. Paris ve Londra’daki Osmanlı elçiliklerinde mali müşavir olarak görev yaparken 1902 yılında İngiliz vatandaşlığı hakkını da alır.

Abdülhamid 1909 yılında tahttan indirilince, 1910’dan itibaren İttihat ve Terakki Partisinin yeni hükûmet döneminde görevine devam eder. Osmanlı Bankası’na danışmanlık yapmaya başlar ve petrol bölgeleri üzerindeki nüfuzunu arttırmaya çalışan Almanya ile yapılan müzakerelerde Osmanlı heyetinde bulunur. İşini bilen bir uzman olduğu için her devirde aranılan bir kişidir, II.Abdülhamid ile olan iyi ilişkisini, İttihatçı yeni yönetim ile de sürdürecektir. 1908’den sonra kurulan ilk milli bankanın ve sonra 1912’de oluşturulan Türk Petrol Şirketi’nin (TPC, Turkish Petroleum Company) kurulma sürecinde bulunur, hatta öncülük eder. İlk Dünya Savaşına doğru gidilen bu süreçte, 1912’de Irak petrol yataklarını işletmek üzere, Royal Dutch Shell’in %25, Alman yatırımcıların toplam %25, Türkiye Milli Bankası ‘nın %35 ve Kalust Gülbenkyan’ın da %15 hissesine sahip olacağı TPC kurulur.

1913-14’te Anglo-Persian Oil Company ‘nin de ortaklığa dahil olmasıyla hisselerde yeni ayarlamalar yapılır ve Gülbenkyan’ın hissesi %5’e indirilir. Mr. Five Percent (Bay Yüzde Beş) lakabı o dönemden kalmadır. Şirketin adı Türk’tür ama anlaşılması zor bir biçimde Osmanlı’nın neredeyse hiç hissesi yoktur. Hisselerin % 50’si 1914 yılında donanmasını kömürden petrolle çalışan hale getirecek olan İngilizlerin elindedir. Savaşın sonunda Almanya yenilince, Deutsche Bank’ın %25’lik hissesi Fransa’ya devredilir, buradan da Fransız petrol şirketi Total doğacaktır. Gülbenkyan bu süreçte Fransızlara da hizmet verir. 1919 yılında İran devletinin Londra Büyükelçiliği mali müşavirliği görevini de üstlenecektir. Gülbenkyan ve oğlu Nubar, İran Başbakanı Muhammed Musaddık tarafından 1951 yılında görevden alınana kadar İran’ın Londra Elçiliğindeki bu görevlerini sürdürürler.

I.Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla kurulan Irak hükûmeti ile TPC arasındaki müzakerelerde heyette yine Gülbenkyan vardır ve 1925’te TPC’nin gerekli imtiyazı alması sağlanmıştır. Ancak bu aşamada ABD şirketleri de devreye girer. Bunun üzerine Gülbenkyan bir kez daha taraflar arasında arabuluculuk yaparak, Anglo-Persian Oil Company, Royal Dutch Shell Group, Compagnie Française des Pétroles ve Near East Development Corporation (Amerikan petrol şirketlerinden oluşan bir konsorsiyum) arasında Kırmızı Çizgi Anlaşması (Red Line Agreement) olarak bilinen anlaşmanın 1928’de kabulünü sağlamış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun eski toprakları üzerinde anlaşma taraflarının söz sahibi olacağı petrol yatakları arasındaki paylaşımı herkesin onayıyla çizmiştir. Yüzde beşlik payını 1929’da TPC’nin yerine kurulan Iraq Petroleum Company bünyesinde de korumuştur. Petrol ilk kez 1927’de Kerkük’ün kuzeyinde bulunur.

Demek Gülbenkyan Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devletin petrol politikasının belirlenmesinde güvenilir akil kişilerden olarak kabul edilmektedir. Bir şekilde herkes Gülbenkyan’a güvenmektedir. Bu nedenle Gülbenkyan 1920’lerde dünyanın en zengin insanlarından biri haline gelmiştir.

Sanat koleksiyonculuğu

1930’lu yıllardan itibaren Gülbenkyan bütün ilgisini sanat koleksiyonculuğu üzerine yoğunlaştırır. Uzun yıllar Anadolu’da elyazması kitaplar ve antika eşyalar toplayan Gülbenkyan ayrıca Avrupa’da Rambrant, Monet, Guardi ve daha bir çok ressamın eserlerini de toplamıştır. Kolleksiyonun parçalarından çocuklarım diye bahsetmektedir. Topladıklarını İstanbul, Paris, Londra üzerinden en sonunda Lizbon şehrine getirir. Bazı eserleri British Museum ve bazılarını da National Gallery’e bağışlar. İkinci Dünya Savaşı herkes için güvensiz bir ortamdır. Fransızlarla ilişkisinin, İngilizlerde güvensizliğe yol açtığını hissedince, 1942 yılında Portekiz’e yerleşir. Gerekirse deniz yolunun açık olması ve ABD’ye gidiş kolaylığı muhtemeldir ki bu seçiminde rol oynar. Portekiz Diktatörü Salazar, ülkesine gelen bu sıra dışı zengin kişiyi neredeyse kapıda karşılar.

Gülbenkyan hayatının kalan kısmını burada geçirecek ve 6000 parçalık paha biçilmez koleksiyonunun tamamını tek bir çatı altında toplamaya dönük çalışmalar üzerinde yoğunlaşacaktır. Lizbon merkezli olarak faaliyetlerini uluslararası ölçekte halen sürdüren ve dünyanın en büyük vakıflarından biri olan Gülbenkyan Vakfı ve müze hayali ise ölümünden sonra gerçekleşmiştir. Ermeni diasporasına ve Kudüs’teki Ermeni Patrikliği ’ne de yardımlarda bulunmuştur. Londra’da St. Sarkis Ermeni Kilisesi‘ni inşa ettirmiş, 1930’da Bogos Nubar Paşa‘nın ölümüyle iki yıllığına Ermeni Yardımlaşma Birliği’nin(General Union of Armenian Welfare) başkanlığını yapmıştır. 1955 yılında 86 yaşında vefatına kadar Lizbon şehir merkezindeki Hotel Aviz’de bir süit dairede yaşar.

Ölümünden bir ay önce yazdırdığı vasiyetinde İstanbul’daki Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’ne ciddi bir para ayıran Gülbenkyan, kendisinden sonra kolleksiyonun yönetimini de ailesine değil avukatı Cyril Radcliffe’e bırakır. 1947 yılında Hindistan ve Pakistan sınırını çizen kişi olarak bilinen Radcliffe, aynı zamanda Gülbenkyan’ın hem danışmanı hem de hukuk müşaviridir. Radcliffe, Calouste Gulbenkian Vakfını 1956’da kurar. Müzesi ise ancak 1969 yılında açılacaktır. Bazı Türk yazarların Gülbenkyan’ın ilk önce İstanbul’da bir müze açmak istediği ancak zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından reddedildiği iddiaları muhtemelen gerçek dışıdır. Gülbenkyan’ın hiç İstanbul ya da Türkiye’de herhangi bir yerde müze kurup sahip olduğu antika ve sanat eserlerini bağışlama talebi olmamıştır.

 

Sonuç

Osmanlı İmparatorluğu döneminde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelen Kalust Gülbenkyan, Londra’da petrol mühendisliği eğitimi görmüş, kaderini değiştiren bu tercih sayesinde dünyanın en zenginleri arasına girmiş ve aynı zamanda sahip olduğu zengin sanat koleksiyonu sebebiyle de dünya çapında bir üne sahip olmuştur.

Bir dünya vatandaşı olarak Lizbon’da hayata gözlerini yuman Gülbenkyan, bir dönem Osmanlı Devleti’nin Paris ve Londra elçiliklerinin iktisadi müşavirliğini de üstlenmişti. Uluslararası güçlerin petrol yarışında fazla tanınmayan ama kritik bir başrol oyuncusuydu. İlginçtir ki, oynadığı rolün büyüklüğü düşünüldüğünde, petrol sahnesinin aktörleri arasında Gülbenkyan’ın ismi neredeyse en az anılanıdır. Literatürde kendisini seven kadar sevmeyenin olduğunu gördüm, kendisinden çok kötü bahsedenler de vardı. Ancak hayatı boyunca Osmanlı ve Türkiye ile ilişkisini sürdürdüğü bir gerçektir.

Türkiye’ye son olarak vefatından hemen önce 1953-1954 yıllarında Demokrat Parti döneminde gelmiş ve kendisine devlet başkanı protokolü uygulanmıştır. Son günlerde ailesine ait Talas’taki metruk konaklarının bir girişimci tarafından alınıp, butik otel yapılacağını okudum. Binalar ve toprakların yaşamı, sahiplerinden bağımsız olarak devam ediyor demek ki, ülkelerin sınır çizgileri, zamanla değişebilen kavramlar.

 

Prof.Dr.Ali Fuat KALYONCU

Visits: 102

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Gülbenkyan Kalyoncu