Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof.Dr.Ali Fuat Kalyoncu
f.kalyoncu@fikir.news
İstanbul’da isimleri semt ve caddelere verilen iki Fransız: Farrére ve Loti
  • 0
  • 983
  • 30 Ekim 2021 Cumartesi
  • +
  • -

 

İstanbul’da yaşayıp Pierre Loti’yi bilmemek, duymamak mümkün değildir. Aynı şekilde eski yarımada bölgesini, Cağaloğlu’nu, Sirkeci’yi, Eminönü’nü gezmeyi seviyorsanız Claude Farrére adını da duyacaksınız. Kimdir bu kişiler, neden isimleri buralarda karşımıza çıkmaktadır? Aslında şehirlerimizde birçok yabancı isimli semt, cadde ve sokak vardır. Bence şehir kültürünün gelişimi açısından gençlere bu isimlerin kim oldukları öğretilmelidir. Özellikle son yıllarda yapılan en büyük yanlışlardan bir tanesi, eski isimlerin değiştirilmesidir. Bu büyük bir saygısızlıktır, kendisinden sonra gelenlere de o yenilenen isimleri değiştirme hakkı vermektir. Şimdi gelin bu isimlerin bazılarının kimler olduklarına bakalım. Bu yazı serisinde Pierre Loti ve Claude Farrére üzerine yoğunlaşacağız. Her ikisi de aşağı yukarı benzer dönemlerde benzer işler yapan insanlardır. Her ikisi de Fransız deniz subayıdır, arkadaştırlar, subay iken yazılarını takma isimlerle yazar ve öyle tanınırlar. Dünyayı dolaşıp İstanbul ve Türkleri severler. Hem Osmanlı, hem de yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni desteklerler. Hem Osmanlı döneminde hem de Ankara’da TBMM kurulduğu andan itibaren yöneticilerimiz için bu tip insanlar, seslerini dünyaya duyurmak için uygun birer fırsattır. Hem Loti hem de Farrére bu görevlerini çok iyi yaparlar. Belki edebi yönleri çok kuvvetli olmayabilirler ama dönemlerinde çok okunmuşlardır ve ünlü kişilerdir. Her iki yazar da seçkin edebiyatçıların atandığı Fransız Akademisinin üyesidir.

Pierre Loti

Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olup 1850’de doğmuş ve 1923’de ölmüş bir Fransız romancıdır. Yazarın kullandığı bu takma ismin kimi kaynaklara göre öğrencilik yıllarında, kimi kaynaklara göreyse, 1867 yılında yaptığı Okyanusya seferi sırasında, Tahitili yerliler tarafından verildiği söylenir. Loti, egzotik iklimlerde yetişen bir çiçektir. Kendisine kullanmayı tercih ettiği isimle seslenelim, Pierre Protestan bir ailenin çocuğudur, önce 17 yaşında deniz kuvvetlerine girer, 1881 yılında yüzbaşı olur, sonra kariyerine devam ederek albaylığa kadar yükselir, dünyayı gezer. Daha sonra romanlarına konu edeceği birçok kültürü böylelikle yakından tanır. Hayatı boyunca birçok kez İstanbul’da bulunan yazar ilk kez 1876 yılında bir bahriyeli olarak gelir, burasını çok sever ve burada 16 ay kalır. Aziyade isimli romanının baş kahramanı olan kadınla burada tanışır.

1887’de tekrar İstanbul’a gelen Loti ilk romanı Aziyade’nin devamı sayılabilecek Fantôme d’orient’i, 1890’da üçüncü gelişinde ise Constantinople’i yazar. Mayıs 1894’e rastlayan dördüncü gelişinde ise 28-31 Mayıs günlerini Bursa’da geçirir. Le Galilée adlı kitabındaki La Mosquée Verte bölümü, Bursa’ya yaptığı bu gezinin izlenimlerini yansıtır. 1898’de yayımlanan Figures et choses qui passaient’de yer alan Le passage de Sultan’da II. Abdülhamid’in Yıldız Sarayı’ndan Cuma Selâmlığı için Hamidiye Camii’ne gidişini ve dönüşünü anlatır. Le Vautour adlı geminin kaptanı olarak 1903’teki beşinci ziyaretinde, mürettebat arasında henüz genç bir subay olan ve birçok yönüyle kendisine benzeyen bir diğer Türk dostu yazar Claude Farrère de vardır. Loti İstanbul’da bu defa yirmi ay kalır. Onun 220.000 basımla o yılların en çok okunan kitapları arasına giren Les désenchantées adlı ünlü romanı, büyük ölçüde bu ikametindeki izlenimlerine dayanır. Loti’nin şehirde dolaşmak üzere her karaya çıkışında başına mutlaka fes giydiği ve gemi mürettebatının da kendisine “paşa” diye hitap ettiği söylenir. Bu gelişinde Türkçe öğrenmeye teşebbüs ettiği ve şehremaneti kâtiplerinden Zekî Mugāmiz’den ders aldığı bilinmektedir. Ağustos 1910’da İstanbul’a altıncı defa gelen Loti, bu seyahatinde bir süre Kandilli’de Ostrorog yalısında misafir edilir, sonra Divanyolu’nda Atik Ali Paşa Camii karşısındaki bir evi kiralar ve bir ay süreyle burada oturur. Halen bu sokakta kaldığı evin duvarında Fransızca ve eski Türkçe olarak şöyle bir plaket vardır; Türklerin saadet ve felaket günlerinde necip ve sadık bir dost olmuş, Fransız Akademisi azası Piyer Loti 1328 tarihinde bu evde ikamet etmiştir (Pierre Loti, de L’Academie Française, le noble et fidele ami des Turcs dans leurs jours de prosperite et de malheur, a habite cette maison en 1910).

Son olarak Ağustos 1913’te İstanbul’a geldiğinde Trablusgarp ve Balkan savaşları sırasında yayımladığı, Türkleri müdafaa eden eserleri ve Batı dünyasında sergilediği Türk dostu davranışları dolayısıyla Tophane rıhtımında büyük bir merasimle karşılanır ve Sultan Reşat tarafından sarayda ağırlanır. Loti bu gelişinde, Şehremaneti ve Müdâfaa-yi Milliyye Cemiyeti tarafından Çarşamba’da Fethiye Camii yakınlarında kendisine tahsis edilen bir konakta kalır. O yıl yayımlanan La Turquie agonisante adlı eseri Can Çekişen Türkiye adıyla Türkçe ’ye çevrilir. Birinci Dünya Savaşı hemen öncesi Osmanlı hükümetine bir mektup yazarak Batılıların Osmanlı Devleti’ni parçalama niyetlerinden bahsederek, savaşa girilmemesi konusunda hükümeti uyarır. Türkler’ in hukukunu müdafaa eden bu tavrı ve eserleri dolayısıyla Avrupa’da ve özellikle Fransa’da istenmeyen adam ilan edilir ve zaman zaman çok ağır hakaretlere maruz kalır. Ama uyarı mektubunda yazdıkları aynen çıkacaktır. Birinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında Anadolu işgalinde Avrupa’ya karşı hep Türklerin yanındadır. Millî Mücadele döneminde Anadolu’daki direnişe destek vermesi ve kendi ülkesi olan işgalci Fransa’yı ağır bir dille eleştirmesiyle Pierre Loti, Türk halkının sevgisini kazanır. Pierre Loti, Ermeni meselesi ve Sevr Antlaşması gibi konularda da açıkça Türkleri müdafaadan çekinmez.

10 Aralık 1919’da Abdülhak Hâmid (Tarhan), Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Yahya Kemal (Beyatlı), Celâl Sâhir (Erozan), Ahmed İhsan (Tokgöz), Velid Ebüzziya ve Kâzım Şinâsi’nin (Dersan) bir araya gelmesiyle Pierre Loti Cemiyeti kurulur. 1921’de Müfide Ferid (Tek) başkanlığında bir heyet Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Loti’yi ziyaret eder ve kendisine İstanbul’un fahrî hemşerilik beratını sunar. Loti, İnönü Zaferi sonrası Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup yazarak Türk milletine sevgiyle bağlı olduğunu belirtir ve kendisini kutlar. Paşa da buna karşılık olarak verdiği destek için teşekkür eder ve dostluğunun bir simgesi olarak bir halı hediye eder. Mektubunda; tarihin en karanlık günlerinde sihirli kalemiyle daima Türk milletinin hakkını teyit ve müdafaa etmiş olan büyük üstat için Türk milletine beslediği derin ve sarsılmaz muhabbet hislerine, istiklal mücadelesinde şehit düşen erkeklerimizin yetim bıraktığı kızlarımız tarafından gözyaşları ile dokunan bu halı şehadet edecektir.” der. Bu tür ilişkiler her zaman çok önemlidir. 1927’ye kadar her yıl 23 Ocak tarihinde Pierre Loti günleri tertip edilir. Tabii zamanla bu toplantılar günün şartlarında tavsar ve unutulur.

Daha sonra İstanbul’da Divanyolu’nda bir caddeye Pierre Loti Caddesi ve Eyüp’te bir kahvehaneye de Pierre Loti kahvesi adı verilir. Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe, Pierre Loti Tepesi olarak anılmaktadır. Ayrıca bu tepeye ulaşmak için inşa edilen Eyüp-Piyer Loti Teleferiği ismi ile anılmaktadır. 1942 yılında İstanbul-Beyoğlu’nda kurulan Fransız Lisesine de adı verilir.
Loti, belki edebi yönü çok kuvvetli bir yazar olmasa da döneminde halkın okuduğu bir yazar olarak Avrupa’da kendini kabul ettirir. Daha sonraki yıllarda her sene bir kitap yazar ve kitapları geniş kitlelerce okunur. 1891 yılında Fransız Akademisi‘ne seçilen yazara 1910 yılında Légion d’Honneur nişanı verilir. Derin bir umutsuzluğu dile getiren yapıtlarında aşkın yanı sıra ölüm duygusu da geniş yer almaktadır. Bütün bu umutsuzlukla birlikte içinde olan, insanlığa karşı şefkat duygusunu yapıtlarına yoğun olarak yansıtır. Hakkında farklı cinsel tercihleri olduğu yönünde söylentiler vardır.

Loti, Türk aydınlarını ikiye bölmüştür. Kimi aydınlar onun gerçekten bir Türk dostu olduğuna inanırken, kimileri de onun aslında Osmanlı’nın zayıf ve geri kalmış hâlini acıyarak sevdiğini savunurlar. Mesela 1925 yılında Nâzım Hikmet yazdığı Şarlatan Piyer Loti şiirinde kendisinden pek hoş bahsetmez. Tevfik Fikret, Halit Ziya (Uşaklıgil), Celâl Nuri (İleri) ve Adnan Adıvar başta olmak üzere bazı Türk yazarları da onu Avrupa’da yanlış ve hayalî bir Türk imajı oluşturmakla suçlarlar. Ama diğer yandan mesela yazar Abdülhak Şinasi Hisar, ‘’İstanbul ve Pierre Loti’’ adlı kitabında Loti’ ye övgüler yağdırır ve Loti’nin yazılarının bazı Türklerin yazdıklarından daha millî bir his ve zevk taşıdığını söyleyerek, onun Türkiye ile ilgili bütün eserlerinin Türkçeye çevrilmesini ister.

1920 yılında felç geçiren yazar, 1923 yılında hayatını kaybeder. Felç geçirince bunu duyan Atatürk kendisine bir geçmiş olsun mesajı gönderir. Cenazesine Türkiye adına Avrupa Türk Basın Bürosu Müdürü Ahmed İhsan (Tokgöz) katılır. Tokgöz, Servet-i Fünun dergisinin sahibi ve ilk Olimpiyat Komitemizin başkanıdır.

 

Yarın  Claude Farrére ile devam edeceğiz…

 

Prof.Dr.Ali Fuat KALYONCU

Visits: 57

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Pierre Loti