Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof.Dr.Ali Fuat Kalyoncu
f.kalyoncu@fikir.news
Hitler’in gizli süper asker projesi
  • 0
  • 1537
  • 19 Şubat 2021 Cuma
  • +
  • -

 

İkinci Dünya Harbinde askerler hala büyük oranda yürüyor, siper kazıyor, teçhizat taşıyor ve gerekirse düşmanları ile boğaz boğaza mücadele ediyordu. Bazen birkaç gün uyumadan savaşa devam etmeleri gerekiyor, soğuk ve sıcakla, denizde veya dağda tabiatla boğuşuyorlardı. Yani fiziksel açıdan yorgunluğa çok dayanıklı olmak zorundaydılar. Nasıl bizim İstiklal harbimizde Afyon Kocatepe’den başlayan meşhur Büyük Taarruzumuzda yaklaşık iki haftada askerlerimiz büyük oranda yürüyerek, koşarak, pek de dinlenmeden İzmir’e ulaşmışlarsa, Alman ordusunun Blitzkrieg denilen yıldırım harbi saldırılarında da, askerler hiç dinlenmeden birkaç gün gece-gündüz saldırarak ilerlemekteydi. Blitzkrieg, II. Dünya Savaşı sırasında Almanların temel savaş doktriniydi. Doktrinin amacı hızlı ve ani saldırılarla, düşmanın düzenli bir savunma oluşturmasını engelleyip sonra da hızlı bir şekilde yok etmekti. Peki bu taktiği uygulayan ve başaran Alman askerlerinin bitmeyen enerjilerinin kaynağı neydi? Askerlerin fiziksel açıdan süper güçlü olmaları çok önemliydi. Gerçekten bu konu bir Nazi propagandası mıydı, gerçek miydi?

Hitler’in gizli süper asker projesinin hammaddesi-PERVITIN

İşin sırrı: Pervitin (yani amfetamin)

Amfetamin insanlarda uyarıcı etki yapan bir ilaçtır. İlk kez 1887 yılında bulunan amfetamin sülfat, 1932 yılında burun tıkanıklığı ve astım tedavisinde kullanılmaya başlanır. Amin grubuna metil bağlanmış haline metamfetamin denir. Hem amfetamin hem de metamfetamin, Alman kimyagerler tarafından bulunmuştur. Yapay olarak üretilen, vücuttaki doğal adrenalin benzeri bir maddedir. Bu ilaçları alan kişiler aktifleşir, yemek ve uyku ihtiyacı hissetmez, kendine güven, keyif duygusu ve enerjisi artar, sanki yerlerinde duramazlar. Sporda doping olarak kabul edilir. Yani merkezi sinir sistemini güçlü olarak uyarırlar. Ama etki süresi geçince insan kendini tükenmiş gibi hisseder. Uzun süre kullananlarda şizofreni benzeri psikozlar, halüsinasyonlar, beyin kanaması, kalpte ritim bozukluğu, hipertansiyon gibi durumlar ortaya çıkabilir ve ani ölüm yapabilir. Önce toplumun entelektüel kibar çevrelerinde yer bulan amfetamin sanatçılar, şairler, yazar ve düşünürlere yaratıcı bir destek için kullanılmaya başlanır.

Berlin’deki Temmler fabrikasındaki işçiler Alman ordusu için 35 milyon Pervitin tableti üretti

Almanya Nazi dönemi öncesi, Weimar Cumhuriyeti olarak bilinirken, ülkenin ilaç sanayisi çok gelişmiştir. 1936 Berlin Olimpiyatlarında Amerikalı sporcuların kullandığı doping ilacı olan amfetaminlerden etkilenen kimyacı Fritz Hauschild, kendi ilacını geliştirmeye koyulur ve ilk Alman Metil-Amfetaminin patentini Pervitin ismiyle alır. Berlin’de Temmler ilaç şirketi tarafından geliştirilen Pervitin o yıllarda Almanya’da enerji verici olarak reçetesiz satılmaktadır. Naziler 1930’larda Almanya’da kokain, afyon ve morfin gibi eğlence amaçlı uyuşturucuları reddederek, onları Yahudi kültürünün bir parçası olarak adlandırmışlardı. Nazi kimyacı Hauschild, Pervitin’i ürettiğinde ise Naziler bunun Aryan ırka daha uygun bir uyarıcı olduğunu kabul ederler. Uyuşturucu bağımlılığını sefil bir Yahudi özelliği olarak kabul eden Nazi ideolojisine göre, genetik olarak üstün olan Aryan ırk mensuplarında böyle bir sorun ol(a)mazdı.

İkinci Dünya Savaşı başlıyor

1937’den itibaren Naziler tarafından askerlere verilen bu ilaç, İkinci Dünya Savaşı’nda kilit bir rol oynamıştır. Naziler Polonya ve Fransa’yı işgal ederken, Çöl Tilkisi General Erwin Rommel ile Kuzey Afrika çöllerinde savaşırken kendilerini uyanık tutan, coşkulu ve yenilmez hissettiren, kristal metamfetamin içeren süper ilacın ismidir Pervitin. Alman ordusu, 1940 baharında Fransa’ya ilerlemeden önce askerler için 35 milyon tablet siparişi verilmiştir. Normal şartlar altında Fransızlar, 1940’ta Nazilerin Fransa’nın Ardenler olarak bilinen bölgesindeki Sedan şehrini ele geçirmelerinin en az iki hafta süreceğini düşünmüşlerdi. Ancak tam tersine Naziler, General Heinz Guderian‘ın savaş planına uygun olarak üç gün üç gecede Sedan’ı aldılar. Bu süre zarfında alay tabiplerinin kontrolünde günde 5 tablet Pervitin alan ve hiç uyumayan askerler, süper kahramanlar gibi durmadan, uyumadan savaştılar. Tabii ki Fransızların bu gizli güçten haberleri yoktu. Pervitin sayesinde, askerlik tarihinde ilk defa bir ordunun gece dinlenmesi gerekmemişti. Zaten üç gün, gece-gündüz ayakta sürekli savaşmak başka türlü açıklanamazdı. Dördüncü gün Nazi tankları, Birinci Dünya Savaşı’nda Alman birliklerinin ele geçirdiğinden daha fazla Fransız toprağını Pervitin sayesinde işgal ediyordu. Fransızların ve İngiliz müttefiklerinin bu konu hakkında henüz hiçbir fikirleri yoktu ve kimse farkına varmadan Fransa Nazi kontrolü altına girmişti.

General Rommel, anılarında Pervitin’in askerler için ekmek yerine geçtiğini belirtir. Ama 1941’de başlayan Sovyetler Birliği saldırısı sırasında yüz binlerce askerin bu haplara bağımlı hale geldiği belirtiliyor. Alman ordusu kayıtları, 1939 ve 1945 arasında askerlere yaklaşık 200 milyon Pervitin tablet dağıtıldığını ortaya koymuştur. Berlin Askeri Tıp Akademisi’nden Dr.Otto Ranke, Pervitin projesinin arkasındaki isimdi. Ocak 1942’de 500 askerden oluşan bir grup, -30 derece soğukta Kızıl Ordu tarafından kuşatılır. Dr.Ranke, Pervitin verme kararını kayıtlarında şöyle yazar; “Kar içinde ölmek üzere yere yığılmaya başladıklarında onlara Pervitin vermeye karar verdim. Bir buçuk saat sonra eş zamanlı olarak daha iyi hissettiklerini bildirmeye başladılar. Yeniden yürüyüşe geçtiler, daha ayık hale geldiler, canlandılar”.

Ancak bu hep yle gitmez

Pervitin’in bağımlılık yapan özelliği başlarda pek fark edilememiştir. Tıbbi yetkililer bu uygulamanın olumsuz yanının, çok sayıda askerin bu ilaçlara bağımlı hale gelmesi olduğunu görmektedir. Askerler ailelerine yazdıkları mektuplarda daha çok pervitin için onlardan yardım istemektedir. Metamfetamin yoğun enerjiye, insanı kendinden geçiren zevke ve tam bir coşkuya neden olurken, günlerce uyanık kalmak, sonunda gerçeklikten kopmaya ve bazen tam bir psikoza yol açmaktaydı. Savaşın ileriki yıllarında müttefiklerin amfetamin üreten fabrikayı bombalamasıyla iş tam bir trajediye dönüşmüştür. Amfetaminin bu kadar bağımlılık yaptığı ve şizofrenik etkisi zamanla anlaşılmaktadır. Fabrika bombalandıktan sonra Naziler, sadece üst rütbelilere amfetamin verebilmiş, alt rütbedeki amfetamin bağımlısı askerler, bu ilacı bulamadığı ve psikotik etkilerinden dolayı kendi üst rütbelilerini öldürmeye başlayınca, ordu içinde bir kaos meydana gelmiştir.

Bu noktada Hitler’in özel doktoru Theodor Morell‘i de unutmayalım. Dr. Morell’in Adolf Hitler’in 1945 yılında, sığınağında intihar edene kadar bir ilaç bağımlısına dönüşmesinde önemli bir rolü olduğu bilinmektedir. Hitler’in özellikle bir tür morfin olan oksikodon’a (Eukodal adlı bir ilaç) bağımlılığı epeyce kuvvetli seviyededir. 1943’den itibaren önemli görüşmelere bu enjeksiyonu yaptırıp çıkmaktadır. Kendisinin genetik olarak üstün olduğuna ve dolayısıyla bağımlılığa karşı bağışık olduğuna inanan Hitler morfinin yanı sıra testosteron, kokain, amfetamin, metamfetamin de dahil olmak üzere bir çok ilaç ve madde almaktaydı. Söylendiğine göre cinsel yaşamını hızlandırmak için kendisine boğa sperması bile enjekte ettiriyordu.

Nazilerin tıbbi deneyleri

Alman Tabipleri Birliği’nin yaptığı bir araştırmada, Nazilerin cephedeki askerler için, toplama kamplarındaki mahkumlar üzerinde etik olmayan şekilde, kokain temelli farklı uyarıcı ilaçlar araştırdığı ortaya konmuştur. Bu amaçla D-IX kod adlı bir uyarıcı ilaç Berlin’in kuzeyindeki Sachsenhausen toplama kampındaki mahkumlar üzerinde test edilmiştir. Deneylerde ilaç verilen mahkumların sırtlarında 20 kilo yükle, dinlenmeden 100 kilometreden fazla yürüyebildiği kaydedilmiştir. Ordunun düşüncesi, muhtemelen tüm askerlere bu ilacı vermekti. Bir farmakolog, amacımız sıradan askerleri, süper kapasiteye sahip robotlara dönüştürmekti, demiştir.

Çeşitli toplama kamplarındaki mahkumlar, bu dönemde savaşı askerler için daha az riskli hale getirmeyi amaçlayan Nazi doktorların korkunç deneylerinin kurbanı olmuştur. Dachau ölüm kampında, denize düşen pilotların uçuş kıyafetlerinin soğuğa daha dayanıklı olması için yapılan deneylerde yüzlerce mahkumun buzlu su tanklarının içinde öldüğü bilinmektedir. Avusturya’da Mauthausen’de mahkumlar, fosfor bombası yaralanmalarını tedavi deneyleri sırasında korkunç kimyasal deneylere maruz kalmıştır. Nazi doktorlar, bazı mahkumları cerrahi alanlarda kobay olarak kullanırken, anesteziye gerek duymamıştır. Bugün kullanılan bir çok jinekolojik cerrahi aletler (örneğin anne karnında ölen bir bebeğin, annesinin rahminden parçalayarak çıkaran aletler gibi) o dönemlerdeki araştırmalarda geliştirilmiştir. Kadınların yumurtlamaları, canlı olarak karın duvarları açılarak gözlenmiştir. İkizler üzerinde ilginç deneyler yapılmıştır. Bu araştırmaların hepsi etik dışı koşullarda gerçekleştirilmiştir.

Peki ya Dünya?

Dünyadaki insanların ortalama yarısı duygu durumlarını dengeleyebilmek için bir desteğe ihtiyaç duyuyor (belki yarıdan bile fazlası). Bu destek sigara, nargile, alkol, narkotik madde kullanımı, ağız içinde çeşitli bitki yapraklarının yanak ile dişeti arasına konulup emilmesi, çiğnenmesi şeklinde olabileceği gibi, din, tarikat veya seks yoluyla da olabilir. Dünyada sigara kullanımını arttıran en önemli iki olay, dünya savaşlarıdır. Yasaklamak sorunu çözmemektedir. 20.yüzyılın başında Amerika’daki alkol yasağı dönemi, mafyanın kaçakçılıkla en çok gelir kazandığı dönemdir.

İkinci Dünya Savaşında Japon askerler için, Koreli kadınlar köle olarak kullanılmıştı. Vietnam Savaşında Tayland, Amerikan askerleri için açık bir genelev haline getirilmiş, askerlere her türlü uyuşturucu temin edilmiştir. Ortadoğu kültüründe afyon kullanımı her zaman vardır. Hasan Sabbah’ın haşhaşla yarattığı sanal cenneti sayısız intihar fedaisi doğurmuştu. Günümüzde intihar saldırısı yapacak her tür gönüllülere narkotik maddeler verildiği bilinmektedir. Afrika ve Güneydoğu Asya’da 20’den fazla ülkede çocuk askerler, narkotik maddeler verilerek savaştırılmaktadır. Özellikle orta Afrika’da bu durum tam bir facia düzeyindedir. Ülkemizdeki PKK ve İŞİD gibi çeşitli ayrılıkçı ve dinsel terör hadiseleri de uyuşturucu kullanımı ve ticareti ile içiçe yürümektedir.

Burada bahsedilmesi gereken en son olay da 1990’ların başında Yugoslavya iç savaşı esnasında yaşananlardır. İsveç artık astım tedavisinde kullanmadığı (ama önceden sık kullanılıyordu) Teofilini o zamanlarda ilaç bulamayan Rusya’ya hibe eder. Rusya da bu ilaçları gece nöbet tutan askerleri uyumasın, uyanık kalsın diye Sırp ordusuna verir. Teofilin de Pervitin kadar etkili olmasa da insanların merkezi sinir sistemini uyaran, uyku kaçıran bir ilaçtır. Sonra bu durum açığa çıkınca ilk bağışı yapan İsveçliler zor durumda kalırlar, haklarında soruşturma açılır. Demek hala dünyada bu türden olaylar yaşanmaktadır. Ne yazık ki internet sayesinde artık isteyenler her tür uyuşturucu ve uyarıcıya galiba daha kolay ulaşabilmektedir.

 

Prof.Dr. Ali Fuat KALYONCU

Visits: 465

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın: