Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof.Dr.Ali Fuat Kalyoncu
f.kalyoncu@fikir.news
Güney Amerika’daki Naziler, Che Guevara ve Monica Ertl
  • 0
  • 1133
  • 25 Mayıs 2021 Salı
  • +
  • -

Şili’li doktor arkadaşım Oscar Caro, Uppsala Üniversitesindeki Alerji polikliniğine Antalya’nın bir posterini astığımı görünce, şaka yollu ben de bizim General Pinochet’in bir posterini getirip buraya asacağım demişti. 1989 yılında Şili’de, 1973 yılında seçimle iktidara gelen sosyalist Salvador Allende’nin Unidad Popular hükümetini deviren askeri darbe hükümeti hala işbaşında idi. General Pinochet hala Şili devlet başkanıydı.

Oscar ile sohbetlerimizde bazen ülkelerimizi konuşurduk. Güney Amerika bize çok uzak bir yer, ama oralar ile ilgili yarım yamalak bilgilerim vardı. Oscar’dan İkinci Dünya Savaşı sonrası bir çok Nazi’nin çeşitli Güney Amerika ülkelerine yerleştiğini, muhtemelen yanlarında para veya altın ile geldiklerini, orada durumlarının çok iyi olduğunu ve yaşadıkları ülkelere her konuda danışmanlık yaptıklarını öğrendim. Zaten bakıldığında bütün Güney Amerika orduları kıyafet olarak, Nazi askerlerine benzeyen üniformalar giyiyordu, kaskları bile neredeyse aynıydı. İkinci Dünya Savaşı sonrası veya biterken özellikle Vatikan bir çok Nazi’ye pasaport vermişti. Bunlar da taşıyabildikleri mal varlıkları ile Güney Amerika ülkelerine gelip burada büyük çiftlikler almış, fabrikalar kurmuş ve sadece Almanların yaşadığı uzak dağ kasabaları yaratmışlardı.

Oscar, “gözden uzak olan bu bazı kasabalara biz gitsek bile giremeyiz” demişti. Avrupa literatüründe belki de gemiyi farelerin terk etmesine izafeten midir nedir, Nazilerin Güney Amerika’ya bu kaçışına rat race (farelerin yarışı veya tabana kuvvet anlamına da gelir) veya fare yolu gibi isimler verildiğini gördüm. Sonra bu konu ilgimi çekti ve zaman zaman gözüme ilişen yazı, makale ve kitapları okudum. Çok farklı yaşam öyküleri öğrendim.

Bugün bir Nazi’nin kızının farklı yaşamını anlatmak istiyorum. Kendisi de bir doktor olan Che Guevara’yı öldürenlerden intikam alan Monica Ertl’in hikayesi.

 

Kimdir Monica Ertl?

Babası Hans Ertl, çok yönlü ve becerikli bir kişidir, bir çok sporla uğraşmış, yeniliklere meraklı, kaşif, antropolog ve film yapımcısıdır. Meşhur aktris, sinema yönetmeni ve yapımcı Leni Reifenstal’ın ekibinde 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarının filmini çeken ekiptendir. Aynı zamanda Adolf Hitler’in resimlerini çeken fotoğrafçılardandır. Baba Hans, Nazi değildir ama SS (Schutzstaffel) subay üniformasını her zaman taşımaktan gurur duyar. Savaş suçu yoktur, sakin bir kişiliği vardır. Bu nedenle geri plan görevlerde bulunmuştur. 1950 yılına kadar Almanya’dadırlar, sonra ailesi ile önce Şili ve ardından Bolivya’ya giderler. Aile Santa Cruz şehrine 100 km uzaklıkta Chiquitania’da 3000 hektarlık La Dolorida çiftliğini kurar. Baba Hans Ertl 2000 yılında, 92 yaşında ölümüne kadar burada kalacaktır. Hans, burada da çevreyi incelemekte, fotoğraf ve filmler çekmektedir. Monica en büyük kızıdır, Bolivya’ya geldiklerinde 15 yaşındadır.

Monica babasının sanatçı yönünü almıştır, o da babasından öğrendiği kadarıyla film çekmeye meraklıdır. Bolivyalı film yapımcısı Jorge Ruiz ile çalışmaya başlar. Monica, kadın belgesel film yapımcılarının öncülerindendir. Monica ve kardeşleri gerek Almanya ve gerekse Bolivya’da olsun dar bir Nazi çevrede büyürler. Babasının arkadaşları hep eski Nazilerdir. En yakınlardan olan Klaus amca (El Tio Klaus), aslında lakabı Lyon Kasabı olarak bilinen Gestapo üyesi bir SS subayı olan Klaus Barbie’dir. 1983 yılında yakalanıp yargılandığında 40.000 kişinin ölümünden suçlu bulunacak ünlü bir savaş suçlusudur, ömür boyu hapse mahkûm olacaktır.

 

Monica işte bu dar çevrede yaşayan sakin genç kız, kardeşi Beatrice’e göre medya ve kitaplardan tanıdığı kadarıyla Che Guevara’yı taparcasına sevmektedir. 9 Ekim 1967’de Che’nin Bolivya’da öldürülmesi Monica’yı çok etkiler. Che, onun idolüdür.

Belki de Che ile tanışmış da olabilir. Kısa bir süre kendisi gibi Alman asıllı bir maden mühendisi ile evlenir, ancak evliliği istediği gibi gitmez ve ayrılır. Babası ile yoğun tartışmalara girmektedir, babası en sevdiği kızı olmasına karşın onu çiftlikten atar. Devir 1960’ların değişim yıllarıdır, gençlik her yerde baş kaldırmaktadır. Ailesi ile ilişkilerini koparan Monica, ülkedeki Gueverist solcu gerillalara katılır. Katıldığı ELN örgütü, Kolombiya Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun Bolivya koludur. Örgüt içindeki ismi, yerli Quechua ve Aymara lisanında kız ya da kız arkadaş ya da genç kız anlamına gelen İmilla’dır. Dört yıl boyunca kaldığı kamptan sadece senede bir kere iyi olduğunu yazar ailesine. Aslında takıntılı bir şekilde tek amacı Che’yi öldürenlerden intikam almaktır.

Monica intikam alıyor

Neticede Monica’nın damarlarında dolaşan kan ve çocukluğundan beri çevresinden gördüğü eğitim onu aklına koyduğu hedefine kitlemiştir. 1 Nisan 1971 sabahı Hamburg Bolivya konsolosluğuna giren mavi gözlü güzel Avustralyalı kadın gazeteci, röportaj için konsolos Roberto Quintanilla Pereira’yı bekler. Konsolos, aslında Toto olarak bilinen, Che Guevara’yı kurşuna dizen ve ellerini kesen o dönemin polis şefi olan bir albaydır. Odada yalnız kaldıklarında gazeteci kız tabancasını çekerek hedefine sadece üç el ateş eder. Kaçarken çantasını, peruğunu, Colt Cobra 38 tabancasını ve Ya zafer ya ölüm ELN yazılı bir kağıt bırakır. Monica amacına ulaşmıştır.

Bu olaydan sonra Monica üst düzeyde önemli bir terörist olarak tüm dünyada aranmaya başlar. İnsan avı iki yıl sürecektir. Hatta bazı kaynaklarda bu ava Klaus Amca’nın da bizzat katıldığı yazılıdır. Neticede 1973 yılında yine Bolivya’da El Alto’da bir pusuya düşen Monica öldürülür. Babası çok istemesine rağmen kızının cesedini alamaz, Monica isimsiz olarak, kendisi gibi devrimcilerle beraber toplu bir mezara gömülür. Sonradan gazeteci Jürgen Schreiber olayı araştırarak bir kitap yazar; Sie starb wie Che Guevara die geschichte der Monica Ertl.

Monica, Bolivya’nın özel bir harekat timi tarafından öldürülmüştür.

Bu hikayede ismi geçen Klaus Barbie, harpten sonra 1947 yılında Amerikan Karşı Haber Alma Teşkilatına(CIA) girmiştir. 1951 yılında Katolik bir rahip olan Krunoslav Draganović yardımıyla Juan Peron yönetimindeki Arjantin’e kaçar. Daha sonra Klaus Altmann adını alarak Bolivya’dan sığınma talep etmiş ve buraya yerleşmiştir. Ancak kimliği deşifre olunca 1983’te Bolivya’dan sınır dışı edilir ve Fransa’ya götürülerek yargılanır. Mahkemenin ilk günü sadece işlediği suçlarının okunmasıyla geçer ve ömür boyu hapse mahkûm edilir. 1991’de hapishanede kanserden ölmüştür.

Prof.Dr.Ali Fuat KALYONCU

Visits: 81

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın: