Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof.Dr.Ali Fuat Kalyoncu
f.kalyoncu@fikir.news
Bogomillik ve sonrası
  • 0
  • 1225
  • 06 Temmuz 2020 Pazartesi
  • +
  • -

 

İlk anarşist Hristiyanlar-Bogomiller

Bogomiller

Orta çağda Bulgaristan’da çıktığına inanılan heretik(sapkın) bir Hristiyanlık mezhebidir. Aslında tarih boyunca bütün dinlerin yerleşik değerlerine karşı çıkan gruplar, heretik olarak adlandırılmıştır. Bütün dinlerin heretik mezhep veya tarikatları da vardır. Hepsinin ortak yönleri, belli bir noktaya kadar geliştikten sonra, kırıma uğramalarıdır. Hiçbir devlet, heretik saydığı bir gruba iktidarı kolay kolay vermez. Zamanın Hristiyan büyükleri Bogomilliği; Maniheizm ve Pauluşçuluğun (Pavlikanlar) birleşmiş hali diye tanımlamıştır. Çünkü zamanının ölçülerine göre Hristiyan değillerdi (Katoliklik-Ortodoksluk daha sonra ortaya çıkacaktır). Aslında Mani ve Pavliyen yönleriyle Anadolu ve İran’dan gelen Zerdüştlük kökleri olduğu tartışılmaz, o zaman bu düşünce sistemi belki Hinduizm’e kadar da götürülebilir. Tarihte Pavlikanların Bizans yönetimine, çıkardıkları isyanlarla kök söktürdüğü bilinmektedir. Pagan inançlarından, tek tanrılı inançlara giden yolda, bu tür yapıların ortaya çıkmaması mümkün değil. Zaten tabiattaki evrim sadece canlılar aleminde değil, dinler dahil her türlü sosyal hayatın da merkezindedir. Genelde yeni denilen inanç sistemleri, eskilerinin üzerinde, onlardan kuvvet alarak büyür ve eskiyi de kendine katar.

Katharlar, Bogomiller, Heretikler/ Şeytan kilisesi mücadelesi ...

                Peki nedir bu Bogomillik?                Her şeyi bilen Vikipedi, bu yapının kurucusunun muhtemel Bogomil isimli bir papaz olduğunu yazmaktadır. Ben bu tür her türlü bilgiye ihtiyatla yaklaşırım. Onlar kendilerini Tanrı’nın sevdiği veya Tanrı’yı seven olarak tanımlamaktaymışlar. Hristiyanlığın olmazsa olmaz üçlü Teslis inancına inanmıyorlar, İsa’yı Tanrı’nın oğlu değil insani bir peygamber olarak görüyorlarmış. Romalılar İsa’yı ellerinden ayaklarından çarmıha çivileyerek öldürdüğü için, çarmıhı sevmiyorlar, kutsamıyorlar, her yerde ve tek kişi olarak ibadet yapabilecekleri için taştan yapılmış kilise gibi yapılara da girmiyorlarmış. Dolayısıyla ruhban sınıfına ve ayinlere karşı çıkıyorlar, kilise hiyerarşisini ve Papalığı tanımıyorlar, lüks hayatı istemiyor, özel mülkiyet ve cinsel yaşama karşılar, evlenmiyor, içki içmiyorlar, cinselliğin sonucu oldukları için hayvanları yani et yemiyorlarmış. Eski Ahit yani Tevrat’a inanmıyor, Meryem’i sadece bir anne olarak kabul ediyorlarmış. Kadın ve erkekler eşit, son derece basit yaşayan insanlarmış. Yani bir tür zamanının anarşistleri. Zaten o devirler korkunç bir fakirlik ve yokluk dönemi olduğu için öncelikle alt sınıflar içinde kolayca yayılma imkanı bulmuşlar. Sayıları yüzyıllar içinde arttığına göre cinsellik ve evlilik konusunda çok da tutucu değillermiş yani.

 

Bogomilizm - Vikipedi

Esasen insanın ruhunun Tanrı, bedeninin ise İblis tarafından yaratıldığına inanıyorlar. Yani düalist ve agnostik bir düşünce tarzı. Ruhun insani kelepçelerinden kurtulup, içlerindeki Tanrı ile birleşmeleri, yaşamlarının hedefi imiş. Bu nedenle bedenlerine eziyet eden çileci bir yapıdalar ve bu nedenle topluluk içinde değil bir kenarda tek başına Tanrı’ya yalvarmayı seviyorlarmış. Aslında burada bahsedilen çeşitli özellikleri bugün bir çok dinin mezhep ve tarikatında hala yaşamın içindeler.

Peki sonra ne oldu?

Kiev’de İstanbul’un fethinden sonra kaçan Ortodoks papazların yerleştiği Aya Sofya katedralini gezerken turist rehberimiz Hıdır bey, Rus ve Ukraynalıların esasen yazılı tarihe göre bin yılı aşkındır Hristiyan olduklarını ama Hristiyanlığı ciddiye alıp da inanmalarının son 500 yıldır olduğunu ve bir dinin yerleşmesi için 500 yılın yeterli bir süre olmadığını, halkın hala eski pagan inançlarına bağlı olduğunu, zaten komünist dönemde ateizmin bu kadar kolay kabul edilmesinin de, halkın temelde çok da dindar olmadığının bir delili olduğunu söylemişti. Demek halkın pagan inançlarını unutmadığı, tek tanrıdan ziyade en azından iki tanrılı sisteme daha yakın olduğu, resmileşmiş düşüncelere karşı çıkan protest yönü olan, her yönüyle eşitlikçi ve fakirliği kutsayan Bogomillik Bulgaristan’da geliştikten sonra Balkanlara, Anadolu’ya ve Avrupa’ya yayılmıştır.

Akdeniz’in kuzey sahillerinde Languedoc ve Oksitanya’da isimleri sonradan Kathar/Albigen olacak ve sanki ayrı bir devlet kuracak kadar gelişen yapıya ulaşmışlardır. Kathar, eski Yunanca saf, temiz anlamına gelmektedir, bu nedenle o bölgede yaşayanlar kendilerine bu ismi almışlardı, ayrıca kendilerini bonnes hommes (iyi insanlar) olarak tanımlarlardı. Bu arada liderlerine Bizans’ta Bogomil Papa’sı denilecek kadar da kuvvetli bir duruma gelmişlerdi. Bogomillerin ve tabii Güney Fransa’daki uzantıları olan Katharların her geçen gün güçlenen durumları Vatikan’ı çok rahatsız ediyordu. Ortadoğu zenginliklerinin yağmalanması amaçlı Haçlı Seferlerine de katılan Bogomil ve esasen Katharlar, kendileri çok sade yaşasa da, cemaatleri maddi açıdan da zenginleşmişlerdi. Düşünüyorum da mutlaka İspanya’daki Müslüman ve Yahudilerin beraber oldukları Endülüs Emevi Devleti ile de ilişki içinde olabilirler veya etkilenmişlerdir.

13.yüzyıla gelindiğinde Hristiyanlık dünyasında heretik ilan edilen tek mezhep ya da tarikat, Bogomillerdi. Önce heretiklik sonra da aforoz gelir. Engizisyon kurumunun esasen Bogomil ve Katharlara karşı kurulduğu kabul edilmektedir. Katoliklikle aleni dalga geçmekte ve Vatikan’a Kurtların Kilisesi diye isim takmışlarmış. Papalığa bağlı özellikle kuzey Avrupa’nın fakir şövalyeleri ve kralları, nispeten zenginleşen bu gruba karşı kin beslemeye başlarlar. 1198 yılında Papa III.Innocent Katharlara karşı savaş ilan eder.

Bogomiller | derKi.com

Katharları bermutat, Şeytanın Sinagoguna bağlı olmakla ve eşcinsellikle suçlarlar. Papa Katharları, Müslümanlardan daha öncelikli ve daha kötü düşmanlar olarak tanımlar. Defalarca yapılan Haçlı seferleri, savaşlarda yarım milyona yakın Katharın çoluk çocuk kadın erkek demeden öldürülüp, yakıldığı kabul edilmektedir. Kathar şövalyeleriyle yapılan savaşlarda Avrupa’dan iki kral ölmüştür. 1213 Muret Savaşı’nda Aragon kralı II.Peter ve 1226’da Paris’e dönmekteyken dizanteriden ölen Fransız 8.Lui. Bilinen son Kathar soylusu olan Guillaume Bélibaste de 1321’de canlı canlı yakılır. Sonuç olarak bu tarihte yani yaklaşık 120 yılda bunların kökünün kazındığı kabul edilir. Sonradan düşünür Voltaire, bu dönem için ‘’tarihimizde hiçbir şey, Albigenlere karşı yürütülen savaş kadar adaletsiz olamaz,” demiştir. Papalık Güney Avrupa’yı temizlediğini düşünse de, Bogomiller tüm baskılara karşı Balkanlarda ve esasen Bosna’da yaşamaya devam edecektir. 15. Yüzyılda Osmanlı öncüleri olan Bektaşiler ile karşılaştıklarında, her iki grup da içerdikleri heretik inanç yönleri ile birbirlerini yakın bulacaklar ve aralarında gelişen yakınlaşma neticesinde Balkanlarda kalan bütün Bogomiller Müslüman olacak ve zamanla Müslümanlık içinde eriyecektir. Elbette ki bir lokma bir hırka felsefesi ile gayet sade bir hayat yaşayan bir derviş ile ortak yönleri, Roma’da lüks hayat yaşayan bir Hristiyan’dan çok daha fazlaydı. Bu halk sonradan Osmanlı Devletine büyük hizmetler edecek ve imparatorluğun bürokrasisini neredeyse üstlenecektir.

Bosnalı Bogomiller
Bosnalı Bogomiller

Günümüzde

Boşnakçada hala o günlerden kalan Bogoti-Bogomi (Doğru mu, öyle mi, öyle, doğru anlamında) kelimeleri kullanılmaktadır. Bunlar araştırılmaya muhtaçtır, bugün için Bogomil düşüncesinin eskide kalan, ölmüş bir düşünce olduğunu zannediyorum. Avrupa’daki Katharlar ise, yüzyıllar içinde nerede toplumsal muhalif bir yapı varsa mutlaka orada bir şekilde ortaya çıkmıştır. Lisanları Fransa’dan ayrı bir lehçe gibidir, bunların bugün dahi Basklar ve Katalanlar gibi ayrılıkçı grupları vardır. Kim bilir belki Hristiyanlık içinde sonradan Ortodoksluk ve Protestanlığın ortaya çıkmasında bu grubun da rolü olmuştur. Bugün bile bazı Protestan kiliselerinin, kendilerinin Katharların mirasçıları olduğunu söylediklerini okumuştum. Bu gruba karşı yaratılan Engizisyon, sonradan özellikle İspanya’da Müslüman ve Yahudilere karşı da etkin olarak görev yapmıştır.

Türkiye’de benim bildiğim bu konuda yazı, kitap azdır. Dan Brown’un Da Vinci Şifresi ve Umberto Eco’nun Gülün Adı kitapları kısmen bu konular üzerineydi. En son 2014’de Mine G.Kırıkkanat, Bir Hristiyan Masalı. Tarihin En Büyük Sahtekarlığı isimli kitabında, bu konuları da anlatmıştır. Tarihi konulara ilgi duyanlara yaz tatilinde okunacak güzel kitaplar olarak tavsiye ederim.

 

Prof.Dr.Ali Fuat KALYONCU

Visits: 218

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın: