Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Prof.Dr.Ali Fuat Kalyoncu
f.kalyoncu@fikir.news
Aristoteles Sokrates Onassis
  • 0
  • 821
  • 25 Ekim 2020 Pazar
  • +
  • -

8 Eylül 2020 tarihinde Ege gazetesi Yeni Asır ’da bir haber okudum. Onasis Vakfı, Aristo(tle) Onasis’in Manisa Akhisar’daki doğduğu evi almak için 3 milyon Euro teklif etmiş ancak ev sahibi yaşlı teyze Mihriye Yalazı “Ben evime Yunan bayrağı astırmam “ diye kabul etmemiş. Bu haberi okuyunca eskilere gittim. O ev aslında kimindi, o evden kimler gelip, kimler geçmişti.

O ev 1972 yılında o teyzenin eşi Cemal Bey tarafından satın alınmıştı. Sabah Gazetesi yazarı ve kendisi de Akhisarlı olan Erdal Şafak’ın 2006 yılında yazdığı bir yazıda, Has Hoca mahallesindeki metruk Onasis ailesine ait konağın duvarlarını çocukluğunda top oynarken kale yaptıklarını okudum.

Aristo, 15 Ocak 1900 tarihinde bu evde yaşayan zengin bir Rum tütün tüccarının oğlu olarak dünyaya gelir(her ne kadar resmi kimliğinde 1906 yazıyorsa da, doğrusu 1900). Aile aslen Kayseri Talas kökenlidir. O dönemlerde Talas’ta yoğun bir Rum ve Ermeni nüfus yaşamaktadır. Eski adı Mutalaski olup Hollywood’un ünlü yönetmenlerinden Elia Kazan, Bedri Rahmi’nin çok sevdiği karadutu, çatal karası, çingenesi heykeltıraş Mari Gerekmezyan ve meşhur Gülbenkyan aileleri bu ilçeden göç etmişlerdir. Anadolu’da kurulan en eski Amerikan okullarından biri olan Talas Amerikan Koleji esasen buradaki Rum ve Ermeniler için kurulmuştur. Yani Talas, Anadolu’nun böyle meşhuru bol olan bir Osmanlı kasabasıdır. Aristo’nun hayatı kimseye kısmet olmayacak şekilde farklı ve macera dolu geçmiştir. Çocukluk ve özellikle gençliği çok rahat bir ortamdayken, Büyük Taarruz ile Ege ve İzmir Türkler tarafından geri alınır. Babası 1922’de İzmir’i işgal eden Yunanlılar ile işbirliği yaptığı için tutuklanıp, amcası Alexandre aynı suçla asılınca Aristo, ablası Artemis’in yardımıyla bir Yunan savaş gemisine binerek Atina’ya kaçar. Sonradan babası da hapisten çıkıp Atina’ya gelir.

Arjantin ve sonrası

1923 yılında vatansızlara özgü Nansen pasaportuyla ve cebinde 60 dolarla bir İtalyan şilebine binerek Arjantin’e giden delikanlı, burada ailesinden bildiği, baba mesleği olan tütün ticaretine başlar. Türkiye ve Yunanistan’dan ithal ettiği şark tütünleriyle, orada sigara imal etmektedir. Şansı yaver giden Aristo kısa zamanda o günün şartlarında zengin olur. Aristo’nun tütünlerinin tutkunu olan o günlerin meşhur tango yıldızı Carlos Gardel sayesinde sosyeteye de girer. Daha sonra anılarını anlatırken; en zoru ilk bir milyon doları kazanmaktı diyecektir. Tütün işinde ilk milyon doların yarısını toplamıştır bile, hem de 1930’ların ortasında. Elinde biriktirdiği sermayesini armatörlüğe yatırmayı planlamaktadır. Deniz taşımacılığının stratejik ve ekonomik önemini fark etmiştir, kısa zamanda kelepir bulduğu altı tankeri satın alır. Ancak İkinci Dünya Savaşı başlamıştır. Filosunun yarısına Naziler el koyarak Norveç limanlarına demirler. Aristo, Pasifik Okyanusunda kalan gemilerini ise Amerikan donanmasına destek olarak verir ve bu sayede ABD’nin koruması altına girer. ABD ile olan bu iyi ilişkileri sayesinde savaş sonrası hasarlı savaş gemilerini çok ucuz hurda fiyatına satın alarak tamir ettirir ve kendine büyük bir tanker filosu kurar(Liberty Ship).

Savaş sonrası 1950’lerin başında petrolün yeryüzünün en stratejik hammaddesi olacağını öngörür. Ancak sonradan Suudi petrollerinin taşıma tekelini üzerine alması, ABD ile olan iyi ilişkilerini bozacaktır. Yüksek ücretle firmasına aldığı Nürnberg Mahkemesi’nde beraat eden, Hitler’in ünlü Ekonomi Bakanı Dr. Haljmar Schacht’ın çabalarıyla 1953’te Kral İbni Suud’la Suudi petrolünün taşıma tekelini ona verecek anlaşmanın görüşmeleri başlar. Bu görüşmeler ABD’den habersiz yapılır. Çünkü Suudi petrollerinin işletilmesi ve pazarlanması 1933’ten beri ABD’nin ve onun petrol şirketlerinin tekelindedir. 1954’te görüşmeler sonuçlanır ve Onassis ile Suudi Arabistan Maliye Bakanı Şeyh Abdullah Süleyman anlaşmayı imzalar. Bu, Onassis’in sadece ABD yönetimine değil, dünyanın yeni güçleri olan petrol devlerine de savaş ilanı anlamına gelmektedir. ABD, anlaşmayı öğrenir öğrenmez, tüm gücüyle Onassis’in üstüne gider. Onassis’in New York’taki bürosuna, Paris’te Foch Bulvarı’ndaki konutuna dinleme cihazları yerleştirilir. Toplanılan bilgiler ABD Başkan Yardımcısı Richard Nixon’a iletilmektedir. Nixon zannederim burada edindiği tecrübeyi ABD başkanı olduktan sonra da kullanmak ister ama tarihe ancak Watergate skandalı sonucu istifa eden bir başkan olarak geçebilmiştir.

Onasis anlaşmayı Suudilerle imzaladıktan iki hafta sonra New York’ta tutuklanır. Suçu; ABD vatandaşı olmadığı halde Amerikan bandıralı gemilere sahip olması gibi garip bir suçlamadır. Bu tabii tamamen politik bir karardır ve muhtemelen Onassis’in sonraki hayatında ABD’ye içten içe düşmanlık beslemesine yol açacaktır. ABD’nin bu mesajını alan Onasis, Kral Suud ile konuşur ve anlaşmalarını feshederler. Ama bütün bu yaşananlar Onasis’in dünyanın ilk dolar milyarderlerinden biri olmasını engellemeyecektir.

Özel yaşamı

Aristotle Onassis, fırtınalı özel yaşamıyla da medyanın hep ilgi odağı olmuştur. İlk evliliğini İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde, 1946 yılında ünlü armatör Stavros Livanos’un kızı Athina (Tina) ile yapar. Aslında Athina’yı hayat boyu denizlerde rakibi olacak ünlü armatör Stavros Niarchos da istemiştir ama kız Onasis’e kısmet olur. Bunun üzerine Niarchos da Athina’nın kızkardeşi Eygenia ile evlenir. İki armatör bacanak ömür boyu birbirleri ile mücadele edecek ve biri ne yaparsa, diğeri de onu yapacaktır. İkisi de öldükten sonra bile, kurdukları vakıflar ile hala birbirleriyle yarışmaktadır.

Bu evlilikten Onassis’in iki çocuğu olur; 1948’de oğlu Alexandre (Alex) ve 1950’de kızı Christina (Hristina) New York’ta doğarlar. Daha çok denizde olmayı sevmektedir. 1954 sonunda ailesiyle birlikte Monte Carlo’ya yerleşirler. Üzerinde yaşamak için, 1943’te inşa edilmiş Kanada Deniz Kuvvetleri’ne ait Starmont adlı bir eskort gemisini, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çürüğe çıkınca, 50 bin dolara satın alır ve gemiyi dört milyon dolar harcayarak Hamburg ve Kiel tersanelerinde tepeden tırnağa yeniletir. Sonunda o askeri gemiden 98 metre uzunluğunda, hepsi de Alman 40 mürettebatın çalıştığı, çağın en ileri teknolojisiyle donatılmış, dostlarından Mısır eski Kralı Faruk’un ifadesiyle ihtişamın zirvesi bir yat doğar. Onassis, yüzen saray olarak bilinen lüks yatına daha sonraları kızı Christina’nın adını verecektir. Yatın musluklar altın kaplama olup her yerine dünyanın en lüks malzemeleri kullanılmıştır. Örneğin barın koltukları beyaz balinanın cinsel organının derisiyle kaplıdır.

Ancak Onassis’in çok çapkın biridir. 1947’de Arjantin Başkanı Juan Peron’un eşi Eva ile bir yemek yiyebilmek için 10 bin dolar vermesi çok konuşulacaktır. Eva, ona akşam yemeği olarak omlet pişirmiştir. Aristo dostlarına; dünyanın en pahalı omletini yedim diye anlatır bu olayı sonradan. Bazen çocuksu, ama çok hırslı, bazen de merhametli olmakla beraber görgüsüz bir tarafı da vardır. Film yıldızı Greta Garbo ile kısa süreli bir ilişkisi olur. 1960 yılında eşi Athina’dan boşanan Onassis, üç yıl sonra ünlü soprano Maria Callas ile fırtınalı bir aşk yaşamaya başlar. Onassis’in İon Denizindeki Akrep Adası Scorpios’u yalnızca ünlü diva ile gözlerden uzak aşklarını yaşabilmek için aldığı söylenir. Bu ilişkileri yıllarca sürecektir.

Onassis’i bir kez daha medyanın önüne çıkaran olay, 1963 yılında Dallas’ta öldürülen ABD başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin eşi Jackie Kennedy ile 1968 yılında evlenmesidir. Dünya basınında Onassis, Amerikalıların milli geliniyle evlenerek belki de bu ülkeden intikamını alıyor yorumları yapılır. Dedikodulara göre güya Onassis, Başkan Kennedy’nin dul karısı Jackie’ye 3 milyon, üç çocuğuna birer milyon dolar verince, Jackie evlenme teklifini kabul etmiş diye yazanların olduğunu da söyleyeyim .

1957’de kurduğu Olympic Airways’in başına getirdiği çok sevdiği oğlu Alexandre, 22 Ocak 1973’te Akrep Adası’na gelirken helikopterinin düşmesiyle hayatını kaybeder. Olay, kaza mı sabotaj mı, aydınlatılamaz. Onasis oğlunu, Akrep Adası’ndaki küçük kilisede toprağa verir. Oğlu Alexandre’ın ölmesi sonrası büyük bir depresyona giren Onassis, yemeden içmeden kesilerek 1975’te karaciğer yetmezliğinden yaşamını kaybeder. Onu her zaman çok seven ve yokluğuna dayanamayan Maria Callas da 1977’de ölür. Onu, baba sevgisinden yoksun büyüyen kızı Christina’nın birkaç denemeden sonra 1988’de Buenos Aires’de hayatına son vermesi izler. Sonuçta ailenin 3 milyar dolarlık serveti torunu Athina’ya kalacaktır. O da Brezilyalı zengin bir ailenin oğluyla evlenir ve Güney Amerika’ya yerleşir. Hikayenin sonunda Onasis’e Scorpios adasında oğlu ve kızı ile beraber yatmak düşecektir.

2013 yılında Monaco Futbol Kulübü’nün sahibi Rus oligark kardiolog doktor Dimitry Ryblovlev’in kızı, dünya jet sosyetesinin en güzel kızlarından Ekaterina Rybolovleva, torun Athina Onassis Russel’den 100 milyon Euro karşılığında Skorpios Adası’nı 99 yıllığına kiralar. Adada yaşam halen yeni sahipleri ile devam etmektedir.

Onassis başarısını şu sözlerle açıklamıştır; “başkalarının bilmediği bir şeyleri bilmek“. Hayatına girmiş tüm kadınlarda büyük izler bırakmış bu hırslı adam, ayrıca “kadınlar olmasaydı dünyanın tüm zenginliklerine bile el koysanız hiçbir işe yaramazdı” gibi bir sözün sahibidir.

 

Prof.Dr.Ali Fuat KALYONCU

Visits: 71

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
onassis