Vizyonumuz
''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.''

  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Obama gizli Müslüman mı? Ya da Prens Charles, Şeyh Kıbrısi’nin müridi miydi?

Obama gizli Müslüman mı? Ya da Prens Charles, Şeyh Kıbrısi’nin müridi miydi?

 

Benim bildiğim en başta Napolyon olmak üzere, bir çok Avrupalı siyasetçinin ve en son olarak da Putin’in hakkında Müslüman olduğu ya da Müslümanlığı kabul ettiği haberleri zaman zaman bizim muhafazakâr basında haber olur. Doğrusu bütün bu gerçek olmayan haberleri kimlerin çıkardığını tam olarak bilmek mümkün değildir ama insanın aklına hemen propaganda amaçlı olduğu düşüncesi geliyor. Hakkında söylenti çıkan bu siyasilere bakıldığında hepsinin ortak noktası, o zaman diliminde Müslümanlarla ilgili bir menfaat durumunun olması ve yapılan bu tür propagandaların genelde iyi sonuç vermesi. Demek her zaman bunlara inanacak kadar saf bir nüfus var, o zaman alıcısı olan mal satılabilir. Dünyayı tam bilemiyorum ama farklı köşelerde, yaşananların benzer olduğunu da düşünüyorum. Hani ‘’Beyaz adam geldi, gözlerimizi kapadık açtık özgürlüğümüz gitmiş, ama elimizde İncil vardı’’ diyen Afrikalının durumu da bundan pek farklı değil.

Napolyon Bonaparte

1789 Fransız Devriminde gösterdiği yararlılıklar nedeniyle 26 yaşındaki genç Napolyon İtalya Ordularına başkomutan olarak atanır ve hemen ertesi yıl İtalya’yı fetheder. 29 yaşında Mısır seferine çıkar, 30 yaşında Fransa Birinci Konsülü olur. 31 yaşında Avusturya- Macaristan İmparatorluğuna karşı zafer kazanır. 35 yaşında Fransa imparatorudur. Ülkesi ve Avrupa üzerine çok etkisi olan bir tarihi kişiliktir, Avrupa’daki bir çok ülkenin halen geçerli olan hanedanı ve sınırlarını, Napolyon belirlemiştir. Mesela tahtta olan İsveç Kralı XVI. Carl Gustaf, Napolyon’un bir generalinin Bernadotte soyundan gelmektedir. Bernadotte Hanedanı, İsveç Krallığı’nda 1818’den beri hüküm süren Kraliyet Hanedanı olup 1818 ile 1905 yılları arasında Norveç’in de Kraliyet Hanedanı idi.

Günümüz koşullarında ilk medeni kanunu çıkaran, ilk merkez bankasını kuran, liyakate dayalı merkezi bürokrasiyi kuran, metrik ölçü sistemini getiren ve nispeten adaletli bir vergi sistemini düzenleyen bir kişidir. Din konusunda son derece rasyonel olan Napolyon’un sözleri hala geçerlidir;

‘’Din fakirlerin, zenginleri öldürmesini engeller. Bütün dinler insanlar tarafından yaratılmıştır. Kendimi Katolik göstererek Britanny ve Vendee’ye barış getirdim, kendimi İtalyan göstererek İtalya’yı fethettim, Müslüman olduğumu söyleterek Mısır’a egemen oldum. Eğer Yahudileri ben yönetseydim, Süleyman mabedini de kendi ellerimle yapardım’’(Kaynak: The international Napoleoni Society).

Napolyon Mısır seferi sırasında bilinçli olarak Müslüman olduğunu yaymıştır. Çevresine sürekli imamları topluyor ve onlarla dini ve felsefi sohbetler yapıyormuş. Ülkeyi rahat fethedebilmek için bu rolü bir süre başarıyla oynamıştır. Ancak bir süre sonra Napolyon’un esasında dini inancı olmayan bir kişi olduğu ortaya çıkacaktır.

Alman Kayzeri II.Wilhelm

Birinci Dünya Savaşı öncesi Almanya, İngiliz İmparatorluğunun en büyük sömürgesi olan Hindistan’da ve Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Rusya’nın etkinliğini kırmak için Kayzer II.Wilhelm’in Müslüman olduğu söylentisini çıkarmıştır. 1898 yılında Abdülhamid döneminde İstanbul’a gelen Kayzer, birkaç gün süren diplomatik ziyaretler sonrası, Suriye’ye geçer. Kayzer Wilhelm Suriye’de görülmedik bir tören ile karşılanır. At üzerinde Kudüs’e gelen Wilhelm, burada kendine göre Hacı olduktan sonra o ünlü nutuğunu söyler. “Burada bütün zamanların en kahraman askeri Sultan Selâhaddin’in (Eyyubi) mezarı önündeyim. Majesteleri Sultan Abdülhamid’e misafirperverliğinden dolayı teşekkür borçluyum. Gerek Majeste Sultan, gerekse Halifesi olduğu dünyanın her tarafındaki 300 milyon Müslüman bilsinler ki, Alman imparatoru onların en iyi dostudur”. Bu söylevin yankısı büyük olur. İstanbul’da kendisinin Müslüman olduğu söylentisi çıkar.

Hatta Kayzer Wilhelm, Hacı Wilhelm adıyla anılmaya başlanır. Elbette Müslüman olmamıştır. Protestan bir Almandır ve amaçları doğrultusunda alabildiğince politik olmaktan asla çekinmemiştir. Sonuçta Müslüman dostu Wilhelm’in motivasyonuyla girilen savaşta Osmanlı İmparatorluğu tüm varlığını kaybedecek, Anadolu Atatürk’ün önderliğinde bin bir zahmet, kan ve gözyaşı ile ancak kurtarılacaktır.

 

Winston Churchill

Bu hikaye de İngiliz basınında çıkan bazı haberlere dayanır. Aslında hemen hemen ateist olan Churchill’in demek kişiliği, doğu kültürlerine olan ilgisi ve belki objektif bakış açısı o dönemki kalıplaşmış düşüncelere alışık insanlarda bu tür bir değerlendirmeye yol açmış olabilir. Hatta kardeşi Jack ile evlenen yengesi Gwendoline Bertie 1907 yılında demek bu dedikoduları duymuş olacak ki kendisini bu konuda dikkatli olması için uyarır. Gerçekte de Churchill’in Gelibolu (Çanakkale) savaşı esnasındaki tutumları bu durumun asılsız olduğunu gösterecektir.

Prens Charles

Herhalde gazetelere en sık düşen haberlerden biridir İngiltere Prensi Charles’ın Müslüman olduğu iddiasıdır. Özellikle muhafazakâr gazeteler bazen Charles’a Kur’an hatmettirir, bazen namaz kıldırır, bazen sünnetli olduğunu yazar. Hikayeye göre Charles çoktan Müslüman olmuş, dini bayramlarda filan namazını kılmaktadır amma annesi kötü Kraliçe bunun duyulmasını engellemektedir. Ölmeden önce Kıbrıs’ta Şeyh olan Nam Kıbrısi Charles’ın kendi müridi olduğunu açıklamıştı! Tabii bu dedikoduların hiçbir gerçekliği yoktur. Charles’ın dine saygılı liberal bir insan olduğu ortada, fakat kendisinin Müslüman olduğuna yönelik tek bir delil bile ortaya çıkmış değil. Adamcağızın evlilikleri kiliseden bütün dünyaya naklen yayınlanmış ve dönem dönem kiliseye gitmektedir. Bu şeyh bir ara Hicret sevaptır diyerek, bir çok tarikat üyesinin İngiltere’ye göç etmesine yol açmıştı. Kıbrıs’taki Türk nüfus aleyhine olan bu durumun analizini okurlara bırakıyorum.

Adolf Hitler

Bir çok diktatör gibi Hitler de dine inanmazdı. Ama inanmaması, onu kullanmayacağı anlamına gelmez. Zaten dini; siyasi, ticari, toplumsal olayları etkilemek ve cinsel isteklerini tatmin için kullanıyorsa kabaca o kişi dine inanmıyor demektir. Çünkü gerçek inançlı biri kutsal gördüğü değerleri bu tür dünyevi kazançlar için kullanmaz. Hitler kesinlikle Müslüman değildi, ancak meşhur Kavgam (Mein Kampf) kitabında İslam’ın Asya ve Afrika’daki yayılma hızını takdirle karşılamıştır. Ama Mısır’da İngiltere’ye karşı verilen kutsal bağımsızlık savaşını İngiliz makineli tüfek ateşinin bitireceğini söylemiştir. Dünyaya bakış açısı budur. Sevgilisi Eva Braun da Hitler’in sıkça İslam’ı tartıştığını söyler. Muhtemelen Hristiyanlığı yumuşak ve zayıf bulan Hitler, onu İslam ile mukayese ederek belki de kendince değersizleştirmeye çalışmaktaydı. Kendisi de aşırı titiz, içki ve sigara içmeyen biri olan Hitler, belki de İslam’ı bu yönden olumlu bulmuş olabilir.

Radikal İslamcıların antisemittik tutumları da Hitlerin Yahudi düşmanlığı ile paraleldir. Ancak bir çok belgeden anlaşıldığı kadarıyla Hitler özellikle Arapları, Almanlardan aşağı bir ırk olarak görmektedir. Nazi propaganda kitaplarında İslam’ın Yahudi düşmanı olduğu örneklerle anlatılmaktadır. Hitler öncesi Birinci Dünya Savaşında ilan edilen Cihat fikrinin babasının bir çok kaynakta, annesi Alman ve babası Yahudi olan tarihçi Max von Oppenheim olarak kabul edilir. İlan edilen bu cihada bu nedenle bir çok yerde Alman cihadı da denmekte, fikir babası kabul edilen Oppenheim de Ebu Cihad ismiyle geçmektedir. Birinci Dünya Savaşında Osmanlı’yı ve Müslümanları kullanan Almanya, İkinci Dünya Savaşında da kullanmak istemiştir. Hitler’in İslam’a yakınlığının esas nedeni budur. Bu nedenle özellikle SS içerisinde bir çok Müslüman ve Türk tugayları kurulmuş ve bunlar özellikle bir çok katliamda kullanılmışlardır. Kırım Tatarlarının yurtlarından sürülmeleri, savaşta uygulanan Alman politikası nedeniyledir. Hatta herhalde Nazi yanlısı bazı araştırıcılar, bu nedenlerle İkinci Dünya Savaşını Almanların Müslümanlarla beraber dünyaya karşı olan savaşı olarak lanse etmişlerdir. Kudüs müftüsü Muhammed Emin El Hüseyni gibi İslam dünyasında tanınan bazı din adamları da bu ilişkilerde üst düzey işbirlikçi roller oynamıştır. Ancak bugün özellikle Avrupa’da Nazilerin devamı olan Neonazilerin Müslüman göçmenlere karşı olan tutumları ortadadır. Nazilerin fikri anlamda İslam’la bağdaşması olası değildir.

Barack Obama

2012 yılında ABD’de yapılan bir kamuoyu araştırması, halkın yüzde 17 sinin Obama’nın gizli bir Müslüman olduğuna inandığını ortaya çıkarmıştır. Demek bu tür inanışlar sadece bize özgü değildir. Bu iddialar karşısında Hristiyan olduğunu açıklayan Obama’nın esasen Kenya’daki aile kökleri Müslümandır. Bu tarih sonrası Obama, Hüseyin olan ismini kullanmamaya başlamıştır. İsmindeki Barack, mübarek kelimesi kökenlidir ve Kenya’da Mbarack olarak yazılmaktadır, günümüzde Barack şekline dönmüştür. Obama’ya bu soru farklı ortamlarda sık sık sorulunca, kendisi artık bu konuyu alaya almaya başlamıştır. Bir yerde gene Müslüman olup olmadığı sorulunca, işinin çok yoğun olduğu ve günde 5 vakit namaz kılmaya vakti olmadığı için Müslüman olmadığını söyler.

 

Prof.Dr.Ali Fuat KALYONCU

Visits: 211

Lütfen Beğeninizi Paylaşarak Bize Destek Olunuz
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN